İslam’da Bilim ve Teknik – Enes Ağartır

İslam’da Bilim ve Teknik – Enes Ağartır

Haziran 26, 2022 0 Yazar: felsefelog

ÖZET

Bu makalenin ilk bölümünde İslam için birincil ve ikincil kaynak olan Kur’an-ı Kerim, İslam peygamberi Hz. Muhammed’in sözleri (hadisleri) bilimin islam açısından önemini anlatırken bizim için rasyonel temel oluşturacak. İkinci bölümde, bu dine tabii kimselerin ayet ve hadislere kulak vererek çağın ötesinde buluşlara imza atışlarını, bu kimselerin hayatından ve çalışmalarından bahsedeceğiz.

GİRİŞ

Din ile bilimin çatıştığının, dinin bilim önünde engel teşkil ettiğinin söylendiği bir zamandayız. Bu durumdan maalesef İslam’da etkilenmiş durumda. Bazı kesimler, evreni bize aktaran bilim ile, insanların nihai kaderleri hakkında sorulara cevap veren dinin çeliştiği, birbirine zıt olduğunu iddia etmişlerdir. Dinin bilime engel olduğu, dindar insanların ise bilim karşıtı olduğu iddiaları yaygındır.. Bu durumda islamın bilime ve hikmete verdiği önem anlamını yitirmiş, “islam bilime karşıdır” veyahut “Bilim ve kuran çelişir.” algısı özellikle non-teist camia tarafından islam aleyhine propoganda aracı olarak kullanılmıştır. Fakat islamın bilim karşıtı olmadığı, bilakis bilimi desteklediği gerçeği, basit bir araştırma ile kolayca ulaşılabilir. Amacımız bu gerçeği sade ve yalın bir üslup ile anlatmak, hakikati haykırmaktır. İslam dini, bugün inanılan büyük dinler arasında gelmektedir. Amerikalı Astrofizikçi Michael Hart’ın 1978 yılında yayımladığı “Dünya Tarihine Yön Veren 100 Kişi” isimli kitabında, insanlık tarihine yön veren ilk insan olarak İslam Peygamberi Hz. Muhammed’i en başa yazmaktadır. 1 7. asırda vahyedilen, ve kısa sürede geniş coğrafyalara kucak açan İslam, getirdiği ahlaki ve hukuki kurallların yanı sıra bilim ve irfana yaptığı büyük destek, ve müslümanlar için bu alanla uğraşmaları adına ayetlerle motivasyon sağlaması ile de ön plana çıkmaktadır. Halihazırda Kur’an’ın Tanrıyı yani Allah’ı bulmak adına evrene bakılmasının emredilmesi, (71:15, 12:105, 45:03) müslümanları iman açısından, imanı temellendirmek adına bilim ile, ister-istemez meşgul etmek durumunda bırakıyor. İşte bu durumda Müslümanlar Kur’andan aldıkları fikir motivasyonu ve özgürlüğü ile bilimsel gelişmelere hız kazandırdılar. Astronomi ve Matematik başta olmak üzere bir çok bilim alanında çığır açtılar. Makalenin ana kısımlarında bu konuya  ışık tutacağız.


Ayet Ve Hadisler Işığında İlmin Önemi

Kur’an öncelikle ilim konusunda şöyle bir hususa dikkat çeker:

“De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? “ 39:9

Bu ayette Allah bileni, bilmeyen cahil kimseden üstün tutmaktadır. Kur’an sınıf ayrımı tanımayan, herkesin Allah karşısında eşit olduğu, üstünlüğün ancak takvada olduğu bir ahlak düsturu inşaa eder. Takvalı kimseler; Allah’ı gereğince bilen ve dolayısı ile ondan korkanlardır. Bu mü’minler Allah’a duyulan saygı ve korkuyu hayatlarına yansıtırlar. Allah’ı gereğince bilerek iman edenler namazında orucunda huşu içinde olur. Sosyal hayatını İslam’ın kuralları çercevesinde düzenler. Tahkiki iman sahibi olmakta tam anlamı ile budur. Nitekim Kur’an kendisi hakkında bilgi sahibi olanın ondan gereğince korkacağını ayetle bildirir.* Allah hakında bilgi sahibi olabilmekte, dini kitaplar haricinde yarattığı evren ve kurallarının incelenmesi ile olabilir. Nitekim 12. yy müslüman felsefeci ve tıpçı İbn-Rüşd bu konuda düşüncelerini şöyle ifade etmiştir:

“…Allah’ın varlığına ancak yapılarının iyi bilinmesi sayesinde tanıklık ederler; ayrıca varlığın yapısı iyi bilindiği sürece Allah hakkında bilgi de tam olur…” 2

Yine 11. yüzyılda yaşamış ampirik metodu tarihte ilk kez kullandığı bilinen 3, modern optiğin kurucu babası 4  İbn-Heysem tanrıya yakınlığı şöyle açıklamıştır:

“…Allah’ın ihtişamına ve yakınlığına erişebilmek için gerçek ile bilgiyi aramaktan daha iyi bir yol olmadığına inandım.”5

Kur’an’ın ilmin müslüman açısından önemini kavratan bir başka ayette A’li İmran 191. ayetidir. Ayette mealen Allah şöyle buyurmaktadır:

“Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. “Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru” derler.

Kuranın bu ayette “onlar” diye hitap ettiği kesim aklını kullanan selim akıl sahibi olanlardır. Allah bu kişileri tarif ederken onların her durumda Allah’ı andıklarını, ve göklerin ile yerin yaratılışı üzerine düşündükleri, tefekkür ettiklerine dikkat çeker. Bir çiçeğin açmasında, bir arının peteğinde, bir ağacın meyvesinde, zifiri gecede ışığını yansıtan ayın parlaklığında ve evrende anbean gerçekleşen milyarlarca fenomende aklını kullananlar için Allah’ın delilleri mevcuttur. Bunlar üzerine düşünmekte bir ibadettir. Nitekim yaşadığı dönemde (973-1048) dünyadaki en iyi bilim insanlarından biri olarak kabul edilen Müslüman alım Biruni bu ayet için, “Benim bilimle uğraşma sebebim Ali İmran Suresi 191. ayettir”6 ifadesini kullanmıştır.

Kur’an’ın onda sizin için örneklik vardır dediği isim İslam Peygamberi Hz. Muhammed’dir.*² Müslümanlar, Kur’an ayetlerini yorumlamada, ibadet ve gündelik ahlaki işlerini nasıl düzenleyip uygulacağını Hz. Muhammed’in günümüze aktarılan hadislerinden öğrenirler. İslam’da sünnet tanımı da buradan gelir. Peygamber, farz olan emirler ve onların dışında neler yapılması gerektiği, dünya-ahiret mutluluğuna nasıl erişileceği gibi Sahabe’nin sorularına cevap vermiştir. Burada adeta İslam’ın öğretmenliği görevini üstlenir. Onun sözleri de bu kadar önem arz ederken Muhaddisler (Hadis-yazarlar) bu sorumluluğu üstlenmiş, günümüze ulaşan hadis aktarımını gerçekleştirmiştir. Hangi hadislerin zayıf, hangilerinin güçlü olduğu makalemizin konusu değildir. Ancak aşağıda vereceğimiz bazı hadisler, Kur’an’ın ilmin önemi konusunda yargılarını destekler niteliktedir. Onlardan bazıları şunlardır:

“Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır.” (Müslim, Zikr 39. Ayrıca bk. Buhârî, İlim 10; Ebû Dâvûd, İlim 1)

Bir başka hadiste şöyledir:

“Dünya ve onun içinde olan şeyler değersizdir. Sadece Allah’ı zikretmek ve O’na yaklaştıran şeylerle, ilim öğreten âlim ve öğrenmek isteyen öğrenci bundan müstesnadır.” (Tirmizî, Zühd 14)

Hz. Muhammed’te bu ve buna benzer sözleri ile ilmin önemine dikkat çekmiştir. Ahiret hayatı içinde dünyada ilim ile meşgul olunması pek faziletlidir. Örneğin Tıp ilmi ile uğraşan bir müslümanın Kur’an’ın Maide suresi 32. ayeti: “Kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur...” kendisi için bir motivasyon oluşturabilir. İnanmış bir müslüman ne yaparsa yapsın Allah rızasını gözetir hayatında. Bu da onu dünya-ahiret saadetinde ulaştıran en önemli etkendir. Bir cana faydalı olmak insan için mutluluk vericidir. Bunu tüm hayatları bahşeden Allah için yapmakta ayrı bir mutluluk olacaktır.


İslam Tarihinde Bilim Ve Teknik

İslam’da ilme ve eğitime verilen önem daha henüz peygamberin yaşantısında başlamıştı. Hicretten sonra Medine’de Hz. Peygamber”in ilk ve önemli faaliyetlerinden birisi, bir ibadet mahalli olmasının yanında, aynı zamanda eğitim-öğretim merkezi olan, Mescid-i Nebevî’yi inşâ etmek olmuştu. Mescid’in bitişiğinde “Suffe” denilen mekanda kalan bazı sahâbîler, Kur’an ve yazı öğrenmekle meşgul oluyorlardı. Keza Bedir Savaşı’nda ele geçirilen esirler, Müslümanlara okuma–yazma öğretmeleri karşılığında serbest bırakılmıştı. Bu da Peygamber (a.s.)’ın ilme ve öğrenmeye verdiği değeri göstermektedir. Müslümanlar, Kur’an ve Hadisleri temel alarak ilmi çalışmalarına Asr-ı Saadet’ten sonra da hız verdiler. Açtıkları medreseler, kütüphaneler buna maddi bir delil oluşturuyor. Bu kurumlarda Bilimler tarihinde yeri olacak isimler yetştirildi, ve ilimler nesilden nesile aktarıldı.

İslam vahyedildiği 7. yüzyıldan bu yana geniş coğrafyalara kısa sürede yayılmayı başarmıştı. İslam’ı gönüllerinde kucaklayan nice toplumlar varolurken, bu toplumlarda nice alimler, bilim insanları yetişti. Bunlar günümüzün en önemli bilim dallarının temelini atarken, bazıları varolan bilim dallarını geliştirerek insanlık medeniyetine katkıda bulundu. Avrupanın bugün geliştirdiği sanayileştirdiği yazılıma ve dijitale döktüğü bilimsel süreçlerin başlangıç noktası müslümanlardır. Ve müslümanlar, bu işi yaparken herhangi bir çıkar gütmemiş ancak Allah’ın rızasını, inandıkları Tanrı için insanlara faydalı olmayı amaçlamışlardı. Ayrıca Bilimi kimden, hangi uygarlıktan aldıkları onlar için önemli değildi. Nitekim felsefe, tıp, matematik astronomi, ilahiyat, psikoloji, fizik, kimya ve müziğe kadar pek çok bilim dalında eser yazan Arap müslüman bilim insanı El-Kındi bu hususta şu ifadeleri kullanır:

“Nereden gelirse gelsin, isterse bize uzak ve karşıt milletlerden gelsin, gerçeğin güzelliğini benimsemekten ve ona sahip olmaktan utanmamalıyız. Çünkü gerçeği arayan için gerçekten daha değerli bir şey yoktur. O halde gerçeği eksik görmek ve onu söyleyeni ve getireni küçümsemek yakışık almaz.” 7

Keza 2019 yılında vefat eden ülkemizin yetiştirdiği en önemli bilim tarihçilerinden olan Fuat Sezgin, “Bilim Tarihi Sohbetleri” söyleşisinde Alman doğubilimci Franz Rosenthal’ın da bu konuda ifadelerine şöyle yer vermiştir:

“Eğer İslam dini, bilimi sadece bilim olarak, bilim aşkı olarak himaye etmemiş olsaydı ve sadece onun faydacı tarafı bakımından bilimleri tutmuş olsaydı bilimler bu kadar süratli ve bu kadar geniş şekilde gerçekleşmezdi.” 8

Müslümanlar namaz vakit saatlerini düzenlemede astronomi ve fizik ilmine, Allah’ın kuranda “hayvanlarda sizin için ibretler vardır” 23/21 ayeti sebebi ile biyoloji ilmine, zekat-miras işlemleri için matematik ilmine, hac ibadetinin yapılabilmesi için dünyanın dört bir yanından gelen müslümanlara kolaylık adına yol güzergahını ve yeryüzü şekillerini tanımak için coğrafya ilmine, peygamberlerin başlarına gelen olaylar ile Resulullah’ın yaşantısı ve sözlerini aktarmada tarih ilmine, Allah Resulü’nün şifayı arama bulma emrine karşı ümmetin sağlığını koruma sağlıklı nesiiler yetiştirmek adına tıp ilmine, islamı gayrimüslimlere karşı korumak fikri müdafaalarda üstün olmak adına felsefe ve mantık ile uğraşmışlardır. Dolayısı ile İslam Uygarlığı 8. yüzyıl ila 14. yüzyılda en parlak dönemini yaşamıştır. Dönemin batısında Avrupa kiliseleri bilim insanlarını evren hakkında tek kelime konuşturmazken, dogmatik fikirlerin baş gösterdiği karanlık bir çağdaydı.

8. yüzyılda islamın vahyinden çok az bir süre zarfında bazı isimler yavaş yavaş ön plana çıkmaya başlamıştı. Bunlardan birisi Cabir Bin Hayyan’dır. Modern kimyanın kurucu babası olarak anılan Hayyan, Avrupa’da “Geber” sıfatı ile ün kazandı. Cabir, Müslüman alimlerin çoğu gibi topluma faydalı olmak istediğinden, kimyanın gündelik uygulamarına ilgi duydu. Deri ve saç boyaları hazırlama, demiri koruyan cilalar üretme, yangında yanmayan bir tür kağıt yapımı ile gece okunan mürekkepler dahi geliştirdi. Câbir’in çalışmaları sadece Kimya ile sınırlı kalmadı. Astronomi, matematik, felsefe ve dönemin diğer ilim alanlarına yayılmışsa da o birinci derecede bir kimyacı olarak kabul edilir. Onun kimya tarihindeki seçkin yerini ilk tesbit eden ve kimyayı sistemli bir deneysel bilim haline getirdiğini ilk gören E. J. Holmyard’dır.9 Bu araştırmacı, ilimler tarihinde Câbir’in yalnız kimyacı değil ayrıca tabip, filozof ve astronomi bilgini sıfatlarıyla da özel bir yere sahip olduğu görüşündedir. E. O. Lippmann ise Câbir’in kimya tarihindeki yerinin Boyle, Priestley ve Lavoisier gibi modern kimyanın kurucuları ile denk olduğunu söylemektedir (Sezgin, GAS, IV, 244). Gerçekten de Câbir tabiat bilimlerinde deneysel metodun önemini tam olarak kavramış ve bu metodu bütün çalışmalarında uygulamıştır.

 9. yüzyılda yaşamış Tıp alanında herkesin çok iyi şekilde tanıdığı bir başka bilgin İbn-i Sina’dır. Onun yazdığı eserler 600 yıla kadar Avrupa’da temel ders kitabı olarak okutuldu. Avrupa ona bilgilerin hükümdarı anlamına gelen “Avicenna” lakabını taktı. O “el-Kanun Fi’t-Tıb” eseri ile tıp alanında çığır açtı. Ansiklopedi üslubunda yazdığı bu eserde Anatomi ve koruyucu hekimliğe, basit ilaçlara, patolojiye değindi. Mikrobun henüz keşfedilmediği bir devirde o bu eserde bazı hastalıkların bulaşmasında gözle görülmeyen canlıların etkisinden bahsetmişti.10 Sadece Tıp alanı ile sınırlı kalmayan İbn-i Sina, felsefi görüşleriyle de ön plana çıktı.

 Aristo, Farabi ve yeni Platoncuların görüşlerini sentezleyerek İslam Felsefesinin temellerini attı. Felsefeye değinince Farabi’yi zikretmemek olmaz. Türkistan’ın Farab şehrinde 873 yılında dünyaya gelen Farabi, ilme verdiği önemle de ön plana çıktı. O, ” İnsan ilmi aramakla mükellefttir.Onu öğrenmek ve anlatmak zorundadır11  demiştir. Farabi; Arapça, Farsça, Grekçe ve Latinceyi çok iyi bilirdi, Aristo ve Eflatun’un eserlerini çokça okudu. Ses olayını ilk kez fiziki yönden o açıkladı. Kanun adındaki çalgıyı icat etti. Müzik, matematik, botanik ve Devlet yönetimi üzerine uğraşan alimimizin en önemli alanı Felsefedir. Özellikle ünlü felsefeci Erasmus’un dünyaca ünlü Deliliğe Övgü eserinde, Farabi’den çok fazla etkilendiğini görmek mümkün. Farabi, Aristoteles’in felsefesini yeniden inceleyerek, Aristo’nun doğru anlaşılmasının yolunu açmıştır. Farabi bu yuzden daha hayatta iken “İkinci öğretmen, İkinci Aristo” gibi lakaplar kazandı.

Müslümanlar, bilim ve teknikte o kadar ilerlemişti ki, bilginlerden birisi, yaşadığı asra adını verdi: Biruni. bilim tarihini bir disiplin halinde düzenleyen Belçikalı kimyager ve tarihçi Sarton onun yaşadığı döneme “Bîrûnî asrı” demekte tereddüt etmemiştir. Yine Sarton onu “bütün zamanların en büyük bilginlerinden biri” (Introduction, I, 707), Barthold ise “İslâm âleminin en büyük bilgini” (İslâm Medeniyeti, s. 52) şeklinde niteler. 973 yılında Harezmlerin başkenti Kas’ta dünyaya geldi. Biruni çok iyi şekilde Arapça, Farsça, Süryaince, Çince, Rumca, İbranice konuşabilirdi. Biruni, uzun uğraşlar sonucunda dünyanın yarıçapını ölçmüştü. Fizik alanında merkezde bir çekim olabileceği teorisini ortaya attı.12 O, bugünden asırlar önce karaların kuzeye doğru aktığını, ışığın da bir hızı olduğunu, hatta sesten bile hızlı olduğunu öne sürdü. Eserlerinde sık sık Kur’an ayetlerine başvurur, bunlaru çeşitli ilimler açısından yorumlardı.

Bu isimlerden yüzlercesi onlarca farklı bilim alanında çalışmalara imza atmış, çağ ötesi buluşları ile insanlık medeniyetine katkıda bulunmuşlardı. Günümüz biliminde oldukça önemli yere sahip evrim teorisi de müslüman alimlerin konusuydu. 1859 yılında İngiliz Biyolog Charles Darwin, “Türlerin Kökeni” ismi ile bildiğimiz doğal seçilim ve avantajlı ırklar üzerine bir eser yayınladı. Bu eser yayınlandığı dönem batıda ve batıyı takip eden ülkelerde büyük yankı uyandırmıştı. Çünkü bu teorinin bilimden öte bir ideoloji olarak lanse edilmesi ve dinlere karşı silah olarak kullanılması, dönemin yaygın materyalist zihniyetine malzeme olarak görülmesi en azından bir Tanrı’ya inananlar için teori suç teşkil etmekteydi. Ancak Darwin için aynı şeyleri söylemek pekte mümkün değil. Evrim teorisini ortaya atan Darwin, tanrının varlığı konusunda şu sözleri söylemişti:

“En aşırı dalgalanmalarımda bile, Tanrı’yı inkar anlamında hiçbir zaman ateist olmadım.”13

İslam ile bilim çelişiyor diyenlerin bu düşünceleri bir noktada, aslında “evrim ile İslam dininin uyuşmazlığı” sanısından geliyor. Makalemizin konusu evrim-islam uyumu olmadığı için bu konuyu ele almayacağız. Ama bir nebze İslam Bilim Tarihi’nde evrimden de söz edildiği gerçeğini de unutmamak gerekir. Hatta evrim teorisi yakın yüzyıllara kadar müslümanların hakkında söz sahibi olduğu bir doğa yasasısıydı. Örneğin Charles Darwin’in çağdaşı, bilim adamı ve tarihçi William Drapper (Din ve Bilim Arasındaki Çatışmanın Tarihi (1874 ) adlı eserinde evrim teorisinin katolik kilisesi tarafından “insanın daha düşük formlardan evrimi hakkındaki Muhammed teorisini” onaylamadığı için 14 evrimi kabul etmediğini söylemiştir.

İşte bunun kaynağına inmek için Cahız’a göz atmalıyız. 9. Yüzyılda yaşamış Basra’lı Alim El Cahız, Darwin’den tam 1000 sene önce Evrim’den Kitab el-Hayavan eserinde söz etmiştir. Üstelik Cahız, bunu yaparken Tanrı’nın ihtişamını aramayı kendine amaç edinmişti. Onu ilgilendiren şey Tanrıya tanıklık etmekti. El-Cahiz’in anlamaya çalıştığı şey dünyanın nasıl meydana geldiği veya türlerin nasıl oluştuğu değildi. Her şeyi Tanrının yarattığına ve bunu en mükemmel biçimiyle yapmış olduğuna inanıyordu. 15

İslam’ın Altın Çağı’nda yaşamış ve evrimden teorisinden bahsetmiş diğer isimler arasında İbn Tufeyl, İhvanı Safa, Farabi, İbni Heysem, Ragıb El İstefani, Turka El İsfahani, Nasîrüddin Tûsî, Zekeriya El Kazvini, Mevlana Celaleddin Rumi, Kutubi, İbn-i Sina, Fahreddin Razi, el-Harisi, İbn Ebi’l-Hadid, er-Ruhavi, İbn’un Nefis, Cabir Bin Hayyan gibi pek çok isim sayılabilir. 16

İslam Alimleri hem topluma faydalı, hem de Allah’ın rızasına nail olmak, hem de onu yarattıkları aracılığı ile tanımak isterlerdi. Asronomi’de, Ali Kuşçu, Bettani, Uluğ Bey ve Matruci gibi isimler ön plana çıktı. Örneğin Batruci Modern Astronomi’nin kurucusu sayılır. Yunanlı Astronom Batlamyus’un bazı fikirlerinin yanlışlılığını kanıtlamıştı. Örneğin Batruciye göre gezegenler günlük dönüşe sahipti. Ancak Batlamyus ise günlük dönüşleri hiçbir zaman kabul etmedi. Batruci Bütün gezegenlerin çift kutuplu olduğunu söyledi. Batlamyus ise tek. 17

Müslümanlar robot bile yaptılar, evet! Sibernatiğin kurucusu kabul edilen Cizreli Müslüman alim El-Cezeri dönemin şartlarında geliştirdiği teknik makineler ile ön plana çıkıyor. Cezeri, Abdest aldıran robottan18, saaati gösteren birçok makineye imzasını atmıştı.19

Uçmayı Wright kardeşlerden 1000 kusür sene önce icat edenler yine müslümanlardı. Bu çalışmasıyla ön plana çıkan Abbas Bin Firnas’tır. Firnas, 8. yüzyılda bugünkü Kurtuba, o dönemde müslümanların fikir merkezi olan İspanya sınırları içerisinde yer alan Endülüs’te dünyaya geldi. Endülüslü Firnas’ın uzun çalışmalar sonunda yeni bir keşifte bulunup bir cihaz yaptığını, üzerine kumaş geçirip kanat yerine büyük kuş kanatları taktığını ve bu âleti çalıştırarak havalanıp uçtuğunu kaydeder. Üstelik havada uzun süre kuşlar gibi süzüldüğünü, daha sonra da yavaşça yere indiğini söyler. İbn-i Firnas’ın bu çalışması, uçağı icat eden Wright kardeşlerden bin küsur sene önceydi. 20

Müslüman bilim insanlarının bilime katkıları o kadar fazladır ki gerçekten de Amerikalı Yahudi Tarihçi Martin Kramer’in dediği gibi ”Eğer 1000’li yıllarda nobel ödülleri dağıtılıyor olsaydı, neredeyse tümünü Müslümanlar alırdı.” 21


SONUÇ

Makalemizin sonucu olarak İslamiyet’in doğduğu asırdan beri bilim ile yakından ilgilendiği, bunu tavsiye ettiği, ve bu tavsiyeye Tanrı adına kulak vererek asrı ötesinde buluşlar yapan nice müslüman bilim insanlarını ele aldık ve iddia edildiği gibi İslam’ın bilim karşıtı değil, bilakis en büyük destekçisi, müslümanların da bilim düşmanı değil aksine inandıkları Allah için evrendeki fenomenleri incelemeyi kendilerine ibadet gördüklerini kanıtladık. Müslümanların günümüzdeki durumu içler acısı olsa da, bir zamanlar müslümanlar Kur’an’a sarılmış, ve sarıldıkça bir medeniyet inşaa etmiştir. Bu gerçek, İslam’ın bilim düşmanı olduğu iddiasını sonlandırabilecek niteliktedir.


Yazar: Enes Ağartır


Dipnotlar;

*35:28

**33:21


Referanslar;

1 Hart, Michael H. The 100: A Ranking of the Most Influential Persons in History [Dünyaya Yön Veren En Etkin 100]  

2 İbn Rüşd, “Felsefe-Din İlişkisi Hakkında Son Söz”, İslam Filozoflarından Felsefe Metinleri, çev: Mahmut Kaya, Klasik, İstanbul, 2005, s. 467-468.,

3  G. J. Toomer. Review on JSTOR, Toomer’s 1964 review of Matthias Schramm (1963) Ibn Al-Haythams Weg Zur Physik

4 International Year of Light: Ibn al Haytham, pioneer of modern optics celebrated at UNESCO”.

5 C. Plott, Global History of Philosophy: The Period of Scholasticism, Motilal Banarsidass, Delhi, 2000, s. 465.

6  Mehdi Golshani, The Holy Qur’an and the Sciences of Nature, Global Scholarly Publications, New York, 2003, s. 154

7 Kindi, “Kitab fi’l Felsefeti’l Ula”, İslam Filozoflarından Felsefe Metinleri, çev:Mahmut Kaya, Klasik, İstanbul, 2005, s. 9.)

8 Fuat Sezgin & Sefer Turan – Bilim Tarihi Sohbetleri, s.41

9 Câbir b. Hayyân, Muṣannefât fî ʿilmi’l-kîmiyâʾ li’l-ḥakîm Câbir b. Ḥayyân eṣ-Ṣûfî (nşr. E. J. Holmyard), Paris 1928

10  Ali Çimen – Tarihi Değiştiren Bilginler (s.82), 12. Baskı Temmuz 2020

11  Mesud Topal – Farabi: Var Mısın Ki Yok Omaktan Korkuyorsun? – s. 11

12 Ali Çimen – Tarihi Değiştiren Bilginler (s.74), 12. Baskı Temmuz 2020

13 Darwin, Francis,  Charles Darwin’in Hayatı . Londra: Tiger Books, 1995, 55.

14  Draper, John William (1874). Din ve Bilim arasındaki çatışmanın tarihi (PDF). s.126

15 Rebecca Stott, Darwin’in Hayaletleri – s.93

16  İslam’ın Altın Çağında Evrim Teorisi: Müslüman Düşünürler, Doğadaki Evrim Yasasına Yönelik Neler Söyledi? , https://evrimagaci.org/islamin-altin-caginda-evrim-teorisi-musluman-dusunurler-dogadaki-evrim-yasasina-yonelik-neler-soyledi– , Erişim Tarihi: 26.06.2022

17  Muhammed Cüneyt Özcan , Müslüman Bilim İnsanları, s.37

18 Talha Uğurluel – “900 Yıllık Robot (Cezeri Bunu da Yaptı ! )”  https://www.youtube.com/watch?v=RSeEtwfVR3Y (Erişim Tarihi: 22.04.2022)

19 Talha Uğurluel “El Cezeri Müzesini Geziyoruz (Cezeri-1)” https://www.youtube.com/watch?v=tDGjI9xuCDA (Erişim Tarihi: 22.04.2022)

20 TDV İslam Ansiklopedisi – Abbas İbni Firnas , https://islamansiklopedisi.org.tr/abbas-b-firnas , (Erişim Tarihi: 26.06.2022)

21 Mustafa Akyol, Gayri Resmi Yakın Tarih, sayfa 118; Beyaz Türkler, zenci Türkler ve dağ Türkleri, s.81