“Düşünüyorum, öyleyse varım.” :Descartes’ta Bilginin Temelleri – Charles Miceli
Şöyle düşün: “Elimde birkaç tane kağıt var”, “Bir bilgisayarın önündeyim.” veya ona uygun bir şey.
Bu konudaki inancın kesin mi? Bu inancının yanlış olmasına rağmen buna inanıyor olabilir misin? Bu inançla ilgili hatalı olabilir misin? René Descartes bunu tartışıyor: Bu inanç ve bütün diğer inançlar kesinliğe sahip değil.
Descartes bir tane bariz istisna olduğunu öne sürüyor. Yalnızca “Düşünüyorum, öyleyse varım.”1 O, kesin ve çürütülemez bir inanç keşfettiğini iddia ediyor. Muhtemelen felsefede, Latince hali olan cogito ergo sum’dan2 dolayı “Cogito” olarak da bilinen bu ibareden daha çok bilinen bir söz yoktur.
Bu yazı; Cogito’nun anlamını, onun Descartes için önemini ve günümüz felsefesine bıraktığı mirası araştırıyor.
1. Şüphe ve Septisizm
“Düşünüyorum, öyleyse varım” sözü ilk olarak Metot Üzerine Konuşma’da3 karşımıza çıkıyor. Ama Descartes en ünlü çalışması olan İlk Felsefe Üzerine Meditasyonlar’ında 4 bunu “varım, (düşünen bir) varlığım”5 olarak değiştiriyor.
Meditasyonlar’da Descartes, çok fazla yanlış inanca sahip olduğunu ifade ediyor ve yalnızca doğru inançlara sahip olduğundan ve hatta bilimsel araştırmanın bile doğru bilgi verdiğinden emin olmak için bir yol bulmak umuduyla bu problemi incelemeye başlıyor.
Onun taktiği yanlış olan veya yanlış olma ihtimali olan her şeyden şüphe etmek veya inanmamaktı. O; duyularının daha önce yanılttığı gibi kendisini yanıltabileceğini, daha önce yaptığı gibi hatalı akıl yürütmeler yapabileceğini biliyordu. Böylece o duyularından ve akıl yürütme melekesinden kaynaklanan bütün inançlardan yanlış olabileceklerinden dolayı şüphe etmeye başladı.
Daha sonra Descartes şüphe için en büyük sebebin şöyle olduğunu düşündü: Tüm düşüncelerinin kontrolüne güç yetirebilen ve kendisini herhangi bir şeye inanır hale getiren kötü bir şeytan(bazen peri, cin, ruh olarak da çevrilir) var olabilir6.
Descartes bu şeytanın var olmadığını kanıtlayamadı, bu yüzden de kendi zihni haricindeki dünya hakkındaki bütün inançlarının şeytandan kaynaklanan, hiçbir şeyle uyumlu olmayan kuruntular olabileceğinin mümkün olduğunu kabul etti. Ve sonuç olarak dış dünya hakkındaki tüm inançları asılsız olacaktı.
Descartes genellikle septisizm düşüncesi ve bizim bilgiden veya doğrulanmış inançtan mahrum olduğumuzu söyleyen görüşü ile bilinir7. İşte septisizmin kesinlikten mahrum olduğumuzu kabul etmesinin sebebi: İnandığımız şey yanlış olabilir, yani inançlarımız bilgi değildir. İleride göreceğimiz gibi, Descartes Cogito’nun septisizmi yendiğini ve bilgiye sahip olduğumuzu kesin olarak gösterdiğini iddia eder.
2. Cogito ve Kesinlik
Descartes kötü şeytanı göz önünde bulundurarak kısa zamanda Cogito’yu keşfeder. O, “varım” düşüncesinin kötü şeytan kriterine karşı koyabildiğini fark eder. Descartes’ın gözden geçirdiği tüm inançlar ve tüm inanç türleri yanlış veya yanlış olması muhtemel olsa bile, en azından, aldatılması için kendisinin var olması zorunludur. Hatta biri, birinin varlığından şüphe ediyorsa süphe etme işini yapan biri olmak zorunda olduğundan o kişi o anda var olmak zorundadır. Şüphe etmek bir düşünme biçimidir ve birinin varlığı evvela şüphe etmeyi veya düşünmeyi gerektirir: Kişinin şüphe edip aynı anda var olmaması imkânsızdır.
Yani Cogito’daki “Düşünüyorum” ögesi doğrudan, vasıtasız ve kesin bir şekilde kişinin kendi varlığının bilgisini gösterir. Düşünce bir düşünen gerektirir ve bu, şeytanın olmayan birini aldatamayacağından dolayı kesin olarak bilinir.8
3. Septisizmi Mağlup Etmek
Cogito keşfedilince Descartes, onun, diğer kesin doğruların nasıl bulunabileceğine dair bir temel olarak sunulabileceğini iddia eder.
Descartes Cogito’nun reddedilemeyecek bir şekilde doğru olduğunu çünkü onun açık ve belirgin olduğunu ileri sürer. Açıklığını Descartes şöyle izah eder: “Bazı algılar çok şeffaf ve aynı zamanda onların doğru olmadıklarına inanmadan asla düşünemeyeceğimiz kadar basittir”9. Bir şey belirgin olduğunda ise zihin o nesne hakkında en asli özelliğin ne olduğu konusunda berraktır. Bu nitelikler diğer tüm inançların değerlendirilmesinde standart haldedir.
Descartes, Cogito’dan türetilen bu açıklık ve belirginlik kuralının dış dünya hakkındaki inançlarımızı doğrulayabileceğini ileri sürer. Ancak açıklık ve belirginlik kuralını ne doğrular? Descartes buna “Tanrı’nın varlığı” cevabını verir. Kendi Tanrı düşüncesi üzerine kafa yorarak Tanrı’nın var olduğu sonucuna varır10. Sonra Descartes iyi ve dürüst bir Tanrı’nın nesneleri açık ve belirgin bir şekilde algıladığımızda bizi aldatmayacağını yani sonuç olarak Tanrı’nın sürekli yanlış inançlara sahip olmamıza izin vermeyeceğini söyler.
O halde Cogito, birbiri üzerine inşa edilmiş bir iddialar silsilesinin temelini teşkil eder. Descartes’e göre onun akıl yürütmesi başlangıçta neyden şüphe ettiyse onu aslında kesin olarak bildiği gerçeğini tesis eder11. Böylelikle o, öncesinde gözden geçirdiği septik endişelerin önüne geçmiş olur.
4. Sonuç: Kesin Olmayan Bilgi
Descartes Cogito’dan etkilenmiştir çünkü kesin olan dolayısıyla inanıldığında yanlış olamayacak bir inanç bulmuştu. O, bir inancın bilgi haline gelebilmesi için kesinliğin gerekli olduğunu düşündü. Neyse ki o bunu tartışırken, en nihayetinde bildiğimizi düşündüğümüz12 şeylerin çoğunun kesinliğinden emin olabileceğimizi söyledi, ancak onu takip eden çoğu filozof bunu reddetmiştir.
Çağdaş bilgi teorisyenleri, bilginin kesinlik gerektirdiğini reddetmeye meyillidirler: Onlar bazı iddiaları bilebileceğimizi ancak doğru olduklarından emin olamayacağımızı söyleyerek “yanılabilirciliğe” yönelirler13. Descartes’ın bilgi ölçüsü ile ilgili problem neredeyse hiçbir inanç ona dayanmadığıdır. Descartes tipik bilgi iddialarımızın en nihayetinde Cogito’yu temel aldığını gösterebileceğini düşündü ancak çoğu felsefeci bu duruma ikna olmuş değiller.
Cogito’nun epistemik olarak verdiği ders eğer kesinlik bilgi için zaruri bir gereksinim ise gerçekte çok az bilgi ile kalacağımızdır. Ancak yine de asıl soru şudur: Bilgi için kesinlik gerekli değilse ne gerekli?14
Çevirmen: Melih Demiralay
Kaynak: Charles Miceli , “I think, therefore I am”: Descartes on the Foundations of Knowledge , https://1000wordphilosophy.com/2018/11/26/descartes-i-think-therefore-i-am/ , Erişim Tarihi: 06.08.2022
Dipnotlar:
[1] Descartes’ın Meditasyon’larındaki tartışmanın tümünü görmek için Marc Bobro’nun Descartes’ Meditations 1-3 ve Descartes’ Meditations 4-6 adlı yazılarına bakınız.
[2] Şu da not edilmelidir ki cogito ergo sum ile ifade edilen düşünce genellikle Descartes’a atfedilse ve onunla ilişkilendirilse de bu tamamen yeni bir fikir değildir. Mesela bin yıldan fazla bir süre önce St. Augustine The City of God’da (Book XI, 26) bunu ergo sum si fallor olarak yazdı(Sıklıkla fallor ergo sum olarak izah edilir: Hata yapıyorum öyleyse varım).
[3] Cottingham, John, Robert Stoothoff, and Dugald Murdoch. The Philosophical Writings of Descartes: Volume 1. Cambridge University Press (2012) (AT VI 32: CSM I 127).
[4] Cottingham, John, Robert Stoothoff, and Dugald Murdoch. The Philosophical Writings of Descartes: Volume 2. Cambridge University Press (2012) (AT VII 25: CSM II 17).
[5] Descartes’ın sözünü Meditasyonlar’da Metot Üzerine Konuşma’dan farklı bir şekilde yazması bize yol göstericidir. Konuşma’nın aksine Descartes, basit çıkarımların bile sorulara yerleştirildiği Meditasyonlar’da şüphe üzerine katı testlere yer veriyor. Başka bir deyişle Cogito’ya zemin hazırlama sürecinde meditasyonu(kelime anlamı derin düşünmedir.) yapan kişi mantığın güvenilir olup olmadığı konusunda kararsız ve bu yüzden var olduğunu gösteren sonuca mantıki olarak öncüllerden ulaşamıyor. Meditastonlar’ın Cogito’sunun kayıp ergo’sunu(öyleyse) izah etmenin bir diğer yolu da Descartes’ın diğer inançlara doğrulama sağlayacak bir temel inancı yani hepsinin zemininde bulunan bilgiyi ve bir inancın uygun bir temel teşkil etmesi için kendisinin doğrulanmasına gerek olmadığı sonucunu arıyordu.
[6] 1999 yapımı bilim kurgu filmi The Matrix bu düşüncenin güncellenmiş bir halidir: kişinin inançları fiziksel dünyadan değil Matrix’ten kaynaklanıyor olabilir yani yanlış olabilirler. Mesela, birisi Matrix’e bağlanıp bisiklete bindiğine inanıyor ama aslında binmiyorsa o inanç yanlıştır.
[7] Septisizmin farklı türleri vardır. Bazı septikler herhangi bir şey hakkında bir bilgiye sahip olduğumuzu reddeden evrensel septiklerdir(global skeptics). Descates evrensel septisizme yakındır, en azından Cogito’ya ulaşmadan önce. Diğer septisizm türleri daha sınırlıdır, mesela, biri gelecek hakkındaki iddialara karşı (“Hiç kimse gelecekte ne olacağını bilemez”) veya dini bilgilere, ahlaki bilgilere veya şahitliğe dayanan haber niteliğindeki bilgilere vb. karşı septik olabilir.
[8] Cogito’nun kesinliği sonucu ortaya çıkan şey Descartes’ın kendi doğasıdır: o düşünen bir şey olmak zorundadır. Cogito Descartes’ın bir bedene veya bir zihne sahip olduğunu hatta diğer zihinlerin de var olduğunu ispatlamıyor: bunların hepsinden şüphe edilebilir. Kesin olan tek düşünce hakkında Descartes şöyle diyor: “’Varım, varlığım’, bu kesindir. Ama ne kadar süre için? Düşündüğüm sürece. Hatta muhtemelen düşünmeyi bıraksam derhal bütünüyle var olmaktan çıkacağım.” Cottingham, John, Robert Stoothoff, and Dugald Murdoch. The Philosophical Writings of Descartes: Volume 2. Cambridge University Press (2012) (AT VII 27: CSM II 18).
[9] Cottingham, John, Robert Stoothoff, and Dugald Murdoch. The Philosophical Writings of Descartes: Volume 2. Cambridge University Press (2012) (AT 7, 145-6, CMS 2, 104).
[10] Descartes kendisindeki Tanrı fikrinin yalnızca Tanrı’dan kaynaklanabileceğini ileri sürer: Descartes kendi başına, kendi tecrübelerinden yola çıkarak böyle bir fikir üretemezdi. Ayrıca Descartes Tanrı’nın varlığı için ayrı bir ontolojik argüman da sunuyor: bkz. Andrew Chapman, The Ontological Argument for the Existence of God.
[11] Bu yüzden Descartes açık bir şekilde “temelcidir(foundationalist)”. Bkz. Hasan, Ali, “Foundationalist Theories of Epistemic Justification,” in E. N. Zalta (ed.), The Stanford Encyclopedia of Philosophy, Fall 2018 edition.
[12] Belirsiz olan bir şey şudur: Her bireyin bilgi sahibi olmak için Descartes’ın dâhil olduğu düşünce süreçlerinden geçmesi mi gerek yoksa bilgiye sahip olamayacaklar mı ya da Descartes’ın (veya herhangi birinin veya yeterli sayıda insanın) bu meditasyonlara girmesi herkesin bilgi sahibi olmasını sağlayacak mı?
[13] Bkz. Unger, Peter. Ignorance: A Case for Scepticism (Oxford, UK and New York, NY: Oxford University Press), Chapter III.
[14] Bilgi için kesinliğin zaruri olduğunu reddeden bilgi teorilerinin karşılaştığı bazı sorunları görmek için bkz. Andrew Chapman, The Gettier Problem.