
Natüralizm, Evrimsel Biyoloji ve Teizm – Justin Weinberg
Richard Marshall, 3AM: Magazine dergisindeki bir başka mükemmel röportajda Elliott Sober (Wisconsin) ile konuşuyor. Bu röportajda, Sober’in Jerry Fodor (Rutgers) ve Thomas Nagel (NYU) tarafından yapılan evrim teorisi eleştirilerini ele alması da dahil olmak üzere birçok ilginç materyal var.
Nagel üzerinde şöyle diyor:
Nagel, evrenin ilk durumu göz önüne alındığında, “olağanüstü gerçeklerin” düşük olasılıklara sahip olamayacağını düşünüyor. Hayatın varlığının, zihnin varlığının ve bilincin varlığının (bu üçlüye LM&C diyelim) hepsinin dikkate değer olduğunu düşünüyor. Ayrıca çağdaş evrim teorisinin, LM&C’nin meydana gelme olasılıklarının çok düşük olduğunu söylediğini, dolayısıyla teorinin yanlış veya ciddi şekilde eksik olması gerektiğini düşünüyor. Nagel, LM&C’nin evrenin ilk anından itibaren kartlarda olduğunu gösteren yeni, teleolojik bir bilimin inşası için çağrıda bulunuyor. Bu aranan teoriye göre, daha erken olaylar, LM&C’nin daha sonra ortaya çıkmasına yardımcı olacağı için gerçekleşir. Nagel’in istediği teleoloji teistik değildir ve nedensel değildir; sonraki olayların daha öncekilere neden olduğunu düşünmüyor.
Nagel’in evrim teorisi eleştirisindeki temel kusur, evrenin ilk durumu göz önüne alındığında, dikkate değer gerçeklerin yüksek olasılıklara sahip olması gerektiği yönündeki talebidir. Beethoven’ın varlığının dikkate değer olduğunu düşünüyorum, ancak evrenin ilk durumu göz önüne alındığında bu olayın düşük bir olasılığa sahip olduğu önerisine kızmıyorum. Nagel’in konumuyla ilgili bir başka sorun da, Big Bang sırasında evrenin durumu göz önüne alındığında, mevcut bilimin LM&C’nin varlığına hangi olasılıkları atadığının net olmamasıdır.
Röportajın başlangıcı, natüralizmin ilginç bir tartışmasını ve evrimsel biyoloji ile teizm arasındaki ilişkiyle ilgili çıkarımlarını içerir. Sober diyor ki:
“Metodolojik natüralizm” ve “metafizik natüralizm”, genellikle evrimsel biyoloji ile yaratılışçılık/akıllı tasarım arasındaki süregiden savaşta su yüzüne çıkan terimlerdir. Metodolojik tez, bilimsel teorilerin doğaüstü varlıkları varsaymaması gerektiğini söylüyor; metafizik tez böyle varlıkların olmadığını söylüyor. Bu tartışmada, söz konusu olan doğaüstü varlık Tanrı’dır; soru, eğer Platonizm doğruysa bilimin matematiksel varlıklar hakkında konuşup konuşmayacağı değildir. Biyologlar genellikle evrim teorisinin, 2.maddeyi benimsemeden 1.maddeye uyduğunu iddia ederler. Yaratılışçıların ve bazı ateistlerin savunduklarına rağmen bu yoruma katılıyorum. Evrimsel biyoloji ile Tanrı’nın varlığının bağdaşmaz olduğunu savunanlara katılmıyorum.
Bu, teizmin evrimsel biyoloji ile çelişen versiyonlarının olduğunu inkar etmek değildir. Genç Dünya Yaratılışçılığı bir örnektir; Tanrı’nın yeryüzündeki yaşamı son 10.000 ila 50.000 yıl içinde yarattığını iddia ediyor. Ancak diğer teizm türleri farklıdır. Deizm, örneğin, evrim teorisi ile uyumludur. Deizm, Tanrı’nın evreni ve doğa yasalarını yarattığını ve daha sonra doğada meydana gelen her şeyin doğal süreçlerden kaynaklandığını iddia eder. Deizm, teorinin evrenin veya doğa yasalarının kökeni hakkında hiçbir şey söylememesi gibi basit bir nedenle evrim teorisiyle mantıksal olarak uyumludur. Daha tartışmalı olarak, bazı “müdahaleci teizmlerin” evrim teorisiyle uyumlu olduğunu da düşünüyorum. (“Müdahale” ile, Tanrı’nın doğa yasalarını ihlal ettiğini kastetmiyorum; Tanrı’nın doğada olup bitenleri, deizmin kabul ettiğine ek yollarla etkilediğini kastediyorum.) Doğru anlaşıldığında evrim teorisi, Tanrı’nın ara sıra doğaya müdahale ettiği, örneğin bir veya iki kez faydalı bir mutasyona neden olduğu fikriyle çelişmez. Biyologlar, mutasyon hakkında bir araya getirdikleri veri ve teorilere rağmen böyle bir müdahale tespit edememişlerdir. Ancak, biyolojik deneylerin, özellikle de bu eylemler uzak geçmişte meydana gelmişse, bu tür tek seferlik ilahi müdahale eylemlerini tespit edebilmesini beklemenin bir hata olduğunu düşünüyorum. Bilim bu iş kolunda değil.
“Bilimsel olarak saptanamayan güdümlü mutasyonlar meydana geldi” ifadesini göz önünde bulundurursanız, bu nokta daha açık hale gelir. Pek çok bilim insanı bu ifadeyle alay edecek, ben de öyle. Ancak alay edilmesinin nedeni, bu tür olayların hiçbir zaman yaşanmadığına dair bilimsel kanıtların olmaması değildir. Aksine, alay etmenin nedeni, bu tür olayların olduğuna dair kesinlikle hiçbir kanıt olmamasıdır. Doğru, doğada olan her şeyin bilimsel olarak saptanabilir olduğu felsefi doktrini benimserseniz, tırnak içindeki ifadenin yanlış olduğu sonucuna varırsınız. Ama şimdi konuşan, bilimsel bir teori değil, bir felsefedir (mantıksal pozitivistlerin doğrulamacılığına benzeyen).
Deizmi veya müdahaleci teizmi desteklemiyorum. Demek istediğim, evrimsel biyolojinin ilkiyle ve ikincisinin bazı versiyonlarıyla mantıksal olarak uyumlu olduğudur. Evrimsel biyolojinin hararetini üzerimden atmak istediğim için bu noktayı basılı olarak ortaya koyma zahmetine girdim. Evrim teorisi ne kadar çok ateist teori olarak adlandırılırsa, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki devlet okullarındaki biyoloji derslerindeki yerini kaybetme riski o kadar büyük olur. Eğer teori bu şekilde düşünülürse, bir noktada bir hakimin evrim teorisinin öğretilmesinin Anayasa’nın dine karşı tarafsızlık ilkesini ihlal ettiğine karar vermesine şaşırmamak gerekir. Yaratılışçılar uzun zamandır evrim teorisinin ateist olduğuna inanıyorlar; teorinin savunucuları, aynı fikirde olduklarında teoriye hiçbir iyilik yapmazlar.
Çevirmen: Onur Kenan Aydoğdu
Kaynak: Justin Weinberg , Naturalism, Evolutionary Biology and Theism , https://dailynous.com/2016/10/10/naturalism-evolutionary-biology-theism/ , Erişim Tarihi: 01.09.2022