Ockham’ın Usturası: Bir Basitlik İlkesi – Onur Kenan Aydoğdu

Ockham’ın Usturası: Bir Basitlik İlkesi – Onur Kenan Aydoğdu

Nisan 11, 2023 0 Yazar: felsefelog

Ekin çemberleri, düzleştirilmiş buğday, arpa, çavdar vb. gibi şeylerden oluşan geometrik şekillerdir. Çok geniş alanları kaplayan ve hayli girift motifli bu tür oluşumlara 1970’lerden beri dünyanın dört bir yanında gitgide artan sayıda rastlanmaktadır. Medyada çokça yer alan ekin çemberlerinin kökeni hakkında hararetli ama dayanaksız çeşitli görüşler ortaya atılmıştır. En gözde iddialar şunlardı:

1 . Çemberler dünya dışı varlıkların yerde belirgin şekiller bırakan uzay gemilerinin (UFO’ların) iniş alanlarını gösteriyordu.

2. Çemberler şakacı insanlar tarafından yapılmıştı. Geceleyin halatlar ve başka aletlerle gelip o simgeleri yapan bu kişiler medyanın ilgisini ve söylentileri körükledi.[1]

   İki açıklama da mevcut kanıtlara uyuyor, öyleyse bunlardan hangisine ya da başka hangi iddiaya inanacağımıza nasıl karar vereceğiz? Başka bir bilgi olmadığı takdirde, makul bir seçim yaparak bir iddiayı rakip iddialara tercih edebilir miyiz? Basitlik ilkesi (Principle of simplicity) olarak bilinen ilkeye göre edebiliriz. Basitlik (ya da sadelik) ilkesi, başka her şey veya bütün koşullar eşit olduğu takdirde, rakip teoriler arasından en basit, en az varsayımda bulunan teorinin seçilmesi gerektiğini, gözlemlediklerimizi açıklamak için zorunlu olmayan fazladan herhangi bir varlığı veya fenomeni farz etmememiz gerektiğini ileri sürer.[2]

   Birinci hipotez UFO’ların varlığını ve dünyaya geldiklerini varsayar ki bunlar hakkında net bir kanıt yoktur. İkinci hipotez doğaüstü olaylar hakkında varsayımda bulunmaz; aslında tarih boyunca sıkça rastlanan muzip insan davranışını kabul eder sadece. Dolayısıyla aynı açıklama gücüne sahip olduğu takdirde daha az varsayımda bulunduğu için ekin çemberlerinin muzip insanların işi olduğuna inanmakta akla uygun bir gerekçemiz vardır.[3]

   Basitlik ilkesi, çağdaş metafizikte en çok atıf yapılan ilkelerden birisi olarak bilimsel tartışmalarda ve zihin felsefesi[4], din felsefesi7, bilim felsefesi[5] kapsamındaki başka birçok akılcı tartışmalarda sık sık kullanılır.[6] Bu ilke çoğu analitik felsefeci ile bilim insanları tarafından kabul edilir. Hatta bazıları bu ilkeyi bilimsel metodun parçası olarak görür.[7]

   Kökeni Aristo’ya kadar giden bu ilkenin en popüler temsilcisi, geç ortaçağ felsefesi ve erken modern felsefeye mantık, epistemoloji ve metafizik alanlarında büyük katkı sağlamış olan İngiliz teolog ve filozof Ockhamlı William’dır (1285-1347). Bu yüzden Basitlik ilkesi, aynı zamanda Ockham’ın Usturası (Occam’s Razor) olarak anılmaktadır. “Ustura” yakıştırması, gereksiz varsayımları kesip alma fikrinden kaynaklanır. 14. yüzyılın en etkili ve en önemli düşünürü olan Ockhamlı William, 1285 yılında, Londra yakınlarındaki Surrey kontluğunda bulunan, Ockham kasabasında doğmuştur. Oldukça genç sayılabilecek bir yaşta Fransisken tarikatına girmiş ve eğitimini ünlü Oxford Üniversitesi’nde yapmıştır. Burada 1324 yılında magisterium veya teoloji doktoru unvanını kazanan William, savunduğu öğretilerden dolayı, kısa bir süre içinde oldukça ünlü biri haline gelmiştir.[8] Birçok şeyle ilgilenen Ockhamlı 14. yüzyılın muhtemelen en parlak ve en önemli düşünürüydü. Bu arada, usta ve son derece zeki bir mantıkçıydı.

   1852 yılında icat edilmiş olan Ockham’ın Usturası deyişi[9], aslında Ockhamlı William’ın hiç söylemediği ”Varlıklar (entities) , zorunlu olmadıkça çoğaltılmamalıdır (multiplied).” (Entia non sunt multiplicanda praeter necessitatem) sözü ile anılır.[10] Ockhamlı bu sözü hiç söylememiş olsa da bu anlayış Ockhamlı’nın felsefesinin ruhuyla uyumludur.[11] Gerekmedikçe sözü uzatmamalı anlamını veren bu söz Ockhamlı’nın hiçbir eserinde geçmemektedir ancak İngiliz filozof Bertrand Russel , Batı Felsefesinin Tarihi adlı eserinde ”Ockhamlı bunu söylememişse de aynı anlamda başka bir şey söylemiş azla yapılabileni çokla yapmak boşunadır demiştir.  Yani bir konuda eğer her şey şu ya da bu varsayımsal fenomeni (ya da varlığı) öne sürmeden yorumlanabiliyorsa bu fenomeni ileri sürmenin bir anlamı yoktur.” demektedir. Russel aynı zamanda ”Ben bunu mantıksal çözümlemede çok yararlı bir ilke olarak kullandım.” diye eklemektedir.[12] 

   Basitlik ilkesini günümüzdeki anlamıyla ilk kullanan kişi modern bilimsel devrimin kurucularından olan bilim insanı Kopernik (1473-1543) olmuştur. İlk kez onunla birlikte basitlik, fizik dünyayı açıklamaya yönelen bilimsel bir sistemin uyması gereken, ona yol gösteren, onu doğruya götüren bir ilke olarak görülmüştür. Bununla birlikte, onu bilimsel bir ilke haline getiren kişi esas, ilkeyi sisteminin odak noktasına yerleştiren Avusturyalı fizikçi ve felsefeci Ernst Mach (1838-1916) olmuştur. Mach “düşünce ekonomisi” adını verdiği bu ilkeyi, düşüncenin bilgi elde etmek için uyduğu, hatta uyması gereken bir kural gibi görmüştür. Düşüncenin yanı sıra konuşma dilinin kavramlarının ve hatta bilim dilinin de “ekonomik” bir yapıda olduğunu, bilimsel gelişmenin, artan oranda ekonomik bir dile sahip olmakla eş anlamlı olduğunu öne süren Mach’a göre basitlik, bilim için uyulması gereken bir yasa olmak durumundadır.[13] Basitlik ilkesi Ockhamlı’dan önce İbni Heysem (965-1040), Maimonides (1138-1204) ve Duns Scotus (1266-1308) gibi düşünürler tarafından da savunulmuştur. Ockham’ın usturasının bir benzeri, mühendislikte ve diğer teknik alanlarda kullanılan “KISS ilkesi” dir. “Keep it Simple, Stupid” (basit tut, aptal) prensibini göz önünde bulunduran bilgisayar programcıları,  programa kullanıcıların hemen hemen hepsi tarafından görmezden gelecekleri karmaşık özellikleri eklemeyi tercih etmezler. 

   Açıklama gücünün eşit olduğu durumlarda en basit açıklamayı istemenin insan için akılcı olacağını söyleyen “Ockham’ın Usturası” şu şekilde formüle edilebilir (Premise=Öncül, Conclusion=Sonuç):

Pl . İki teori, Tl ve T2, gözlemlenen olguları aynı derecede başarıyla açıklıyor (ve bütün rakip teorilerden daha iyiler) ve Tl , T2’den daha fazla varlığın (ya da daha fazla varlık tiplerinin) varoluşunu kabul etmemizi gerektiriyor.

P2. “Ockham’ın Usturası”: İki teori gözlemlenen olguları aynı derecede başarıyla açıklıyorlarsa (ve bütün rakip teorilerden daha iyilerse) , rakip teoriye göre açıklama gücünde hiçbir kaybı olmayan daha az varsayım kabul eden teoriye inanırız.

Cl . T2’ye inanmamız ve Tl ‘e inanmamamız gerekiyor (modus ponens, P l , P2).

Ya da:

Pl . Açıklamaya çalıştığımız herhangi bir fenomeni açıklamak için X nesnesinin varlığını varsaymak zorunda değiliz.

P2. “Ockham’ın Usturası”: Açıklamaya çalıştığımız herhangi bir fenomeni açıklamak için belli bir nesnenin varlığını varsaymak zorunda değilsek, fenomenin açıklanması için zorunlu olmayan herhangi bir varsayımsal nesnenin varlığına inanmamamız gerekir.

C l . X’in varlığına inanmamak ( modus ponens, P l , P2).[14]

   Ockham’ın Usturası’ndaki varlık sayısı iki şekilde anlaşılabilir: nitel ve nicel. Nicel Ockham’ın Usturası, direkt olarak cisim sayısını azaltmaya çalışır. Örneğin 9 kişi ile açıklanabilecek bir durumu 11 kişi ile açıklamayı yasaklar. Nitel Ockham’ın Usturası ise tür adedini düşürmeyi amaçlar. Örneğin bu ilkeye göre her şeyi somut cisimlerle açıklayabilirsek, soyut cisimlerin varlığını kabul etmemiz gereksizdir.

   Ockham’ın Usturası, açıklama gücü olmayan nesnelere ilişkin belirleyeceğimiz tutuma bağlı olarak güçlü veya zayıf olarak da ikiye ayrılır. Güçlü Ockham’ın Usturası ile açıklama gücü olmayan cisimlerin varlığı reddedilir. Zayıf Ockham’ın Usturası ile bu cisimlerin varlığı konusundaki görüşümüzden vazgeçip agnostik bir tavır takınırız. Örnek olarak, her şeyin somut cisimlerle açıklandığına inanan biri Güçlü Ockham’ın Usturası’nı benimserse, soyut cisimlerin varlığını reddeder. Zayıf Ockham’ın Usturası’nı benimseyen biri, soyut cisimlerin varlığını reddetmez onlar hakkında agnostik bir tavır sergiler. Metafizikte genelde atıf yapılan ilke Güçlü Ockham’ın Usturası’dır.[15] Ancak Ockhamlı bu ilkeyi aslında herhangi bir olası varlığın varoluşunu inkar etmek (Güçlü Ockham’ın Usturası) için değil, yalnızca onlardan kuşkulanmak için kullanmıştı. Ockhamlı üç bilgi kaynağı (kendi kendine kanıtlanan, deneysel kanıt ve ilahi vahiy) olduğunu kabul etmiş ve bu üç kaynaktan birisi yoluyla bir şeyin varlığını bilemezsek, o şeyin var olduğuna inanmamamız gerektiğini savunmuştur. Bu durumda Ockhamlı’ya göre basitçe tarafsız kalmalıyız. [16]

   Ockham’ın Usturası çoğu zaman yanlış anlaşılmaktadır ve aslında söylemediği şeyler için eleştirilmektedir. Öncelikle Ockham’ın Usturası basit olan doğrudur ya da basit olmayan yanlıştır demez. Açıklama gücünün eşit olduğu durumlarda daha az varsayımda bulunan açıklamanın seçilmesini ve ‘’Gereksiz’’ (Varsayımı ya da varlığı kabul etmemiz için herhangi bir nedene sahip olmamak) yere varsayım yapmaktan kaçınılmasını söylemektedir. Burada gereksiz yere ifadesi önemlidir, çünkü bir teorinin daha fazla açıklama gücü varsa, daha çok varlığa atıf yapsa bile bu teori tercih edilir. Şüphesiz karmaşık olduğu halde pek çok açıklama basit açıklamalara göre daha doğrudur. Örneğin Einstein’ın Görelilik Kuramı, Newton’ın Yerçekimi Teorisi’nden daha karmaşık olsa da daha çok açıklama gücüne sahiptir ve gerekli olarak daha çok varlığa, varsayıma atıfta bulunmaktadır. Ockham’ın Usturası böyle bir durumda Newton’ın Yerçekimi Teorisi’nin, Einstein’ın Görelilik Kuramı’na tercih edilmesi gerektiğini söylemez. Ockham’ın Usturası daha büyük varsayımlarda bulunan bir alternatifi benimseyecek nedenler ortaya çıkana kadar o basit açıklamanın doğru olmasının daha muhtemel olduğunu ve tercih edilmesi gerektiğini söyler. 

   Ockham’ın Usturası ayrıca seçim yapmamayı da teşvik etmez. Şöyle ki açıklama gücü eşit olduğu durumlarda daha az varsayımda bulunan açıklamanın alternatiflerine tercih edilmesi gerektiğini söylemesi, eşit varsayımlarda bulunulduğunda tercih etmekten kaçınılması gerektiği anlamına gelmez. Ockham’lı William’ın öğrencisi Jean Buridan’ın olduğuna inanılan eşeği, seçimi aşırı akıllaştırmanın tehlikesini örnekler. Kendini saman balyasının ortasında bulan eşek, bir balyayı ötekine tercih etmek için bir neden göremediğinden dolayı hiçbir şey yapamaz ve açlıktan ölür. Bahtsız hayvanın yanılgısı, bir şey yerine başka bir şey yapmak için neden olmayışının seçim yapmayı akıl dışı kıldığını, dolayısıyla hiçbir şey yapmamayı akla uygun kıldığını sanmaktır. Aslında elbette akılcı olan hangisi olursa olsun bir şey yapmaktır, hangisini yapacağımızı akılla belirleyemesek bile.[17] Ockham’ın Usturası’nın bize söylediği şey aynı şartlarda bir açıklama diğerine göre daha az varlığa ve varsayıma atıfta bulunuyorsa onun tercih edilmesi gerektiği ve alternatiflerine göre doğru olmasının daha muhtemel olduğudur. Ustura, aynı şartlar altında açıklamalar aynı (ya da eşit) varsayıma sahipse tercihten kaçınılması gerektiğini söylemez. Açıklamalar arasından daha az varsayımda bulunanın seçilmesi demek seçim yapmak için daha az varsayımda bulunanın olması gerektiği anlamına gelmez.

   Ockham’ın Usturası neyin daha az varsayımda bulunduğu ya da neyin daha çok varsayımda bulunduğunu da söylemez. Örneğin bir kişi için X açıklaması daha az varsayımda bulunurken Y açıklaması daha çok ve gereksiz varsayımda bulunur. Bu kişi Ockham’ın Usturası ile X’in doğru olmasının daha muhtemel olduğunu düşünebilir. Ancak bir başkası X açıklamasının daha çok ve gereksiz varsayımda bulunurken Y açıklamasının daha az varsayımda bulunduğunu kabul edebilir ve Y açıklamasının doğru olmasının daha muhtemel olduğunu düşünebilir. Bu noktada Ockham’ın Usturası neyin basit neyin karmaşık olduğu noktasında bir şey söylemez.  

   Ockham’ın Usturası açıklamalardan hangisinin daha çok açıklama gücüne sahip olup olmadığı hakkında da bizlere bir fikir vermemektedir. Ustura, zaten açıklama gücünün eşit olduğu düşündüğümüz açıklamalar arasında tercih yapmak için kullandığımız bir ilkedir. Hangi açıklamanın daha çok açıklama gücü olduğu hatta açıklamaların açıklama güçlerinin eşit olup olmadığı da Ockham’ın Usturası’ndan bağımsız bir konudur.

   Basitlik ilkesi olarak (Tutumluluk, cimrilik, tasarruf gibi daha pek çok isimle) da bilinen Ockham’ın Usturası’nın bize söylediklerini ve de söylemediklerini başlıklarla altında özetleyecek olursak şu şekilde sınıflandırabiliriz:

Söyledikleri:

  1. Aynı şartlar (Aynı açıklama gücü vb.) altında daha az varsayımda bulunan açıklamanın muhtemelen daha doğru olduğu ve tercih edilmesi gerektiği. (Nicel Ockham’ın Usturası)
  2. Aynı şartlar (Aynı açıklama gücü vb.) altında gereksiz varsayımlara atıfta bulunmayan açıklamanın muhtemelen daha doğru olduğu ve tercih edilmesi gerektiği. (Nitel Ockham’ın Usturası)
  3. Aynı şartlar (Aynı açıklama gücü vb.) altında daha çok ve gereksiz varsayımda bulunan açıklamaların reddedilmesi. (Güçlü Ockham’ın Usturası)
  4. Aynı şartlar (Aynı açıklama gücü vb.) altında daha çok ve gereksiz varsayımda bulunan açıklamalara inanılmaması aynı zamanda reddedilmemesi yani agnostik bir tutum sergilenmesi. (Zayıf Ockham’ın Usturası)

Söylemedikleri:

  1. Basit olanın karmaşık olandan daha doğru olduğu ya da karmaşık olanın yanlış olduğu.  
  2. Aynı şartlarda iki açıklamada aynı sayıda ve nitelikte varsayıma başvuruyorsa seçim yapılmaması gerektiği.
  3. Neyin daha az varsayımda bulunduğu (basit) veya neyin daha çok varsayımda bulunduğunu (karmaşık).
  4. Açıklamaların açıklama güçlerinin eşit olduğu ya da hangi açıklamanın daha çok açıklama gücüne sahip olduğu.

   Ockham’ın Usturası, tarihi çok eskilere dayanan, felsefenin pek çok alanında önemli tartışmalarda kullandığımız bir ilkedir. Şartların eşit olduğunu belirlediğimiz durumlarda yapılan açıklamalardan nitel ve nicel olarak daha az varsayımda bulunanın, nitel ve nicel olarak daha çok varsayımlarda bulunan bir alternatifinden, o alternatifi benimseyecek nedenler ortaya çıkana kadar doğru olmasının daha muhtemel olduğunu ve tercih edilmesinin insanlar açısından akılcı olacağını[18] söyler.


Yazar: Onur Kenan Aydoğdu


Kaynak: Onur Kenan Aydoğdu, https://medium.com/@hacettepefelsefe/ockham%C4%B1n-usturas%C4%B1-bir-basitlik-i%CC%87lkesi-onur-kenan-aydo%C4%9Fdu-b986641838dd , Erişim Tarihi: 12.04.2023


Dipnotlar:

[1] Ben Dupre , 50 Felsefe Fikri , (Çev. Elif Gökteke) , Domingo Yayınları , s.140

[2] Adrian Bardon , Zaman Felsefesinin Kısa Tarihi , (Çev. Özgür Yalçın) , Türkiye İş Bankası Yayınları , s.167

[3] Ben Dupre , 50 Felsefe Fikri , (Çev. Elif Gökteke) , Domingo Yayınları , s.140-141

[4] Bkz. Ben Dupre , 50 Felsefe Fikri , (Çev. Elif Gökteke) , Domingo Yayınları , s.142-143 7 Bkz. Paul Copan ve Chad Meister ,  Din Felsefesi , (Çev.Aydın Çavdar) , Ayrıntı Yayınları , s.234; Recep Alpyağıl , Din Felsefesi I , İz Yayınları,  s.338.

[5] Bkz. Paul Kleinman , Felsefe 101 , (Çev. Şükrü Alpagut) , Say Yayınları , s.271

[6] Ben Dupre , 50 Felsefe Fikri , (Çev. Elif Gökteke) , Domingo Yayınları , s.142

[7] Enis Doko , Metafiziğin Temelleri , Mona , s.237

[8] Ahmet Cevizci, Ortaçağ Felsefesi , Say Yayınları , s.172

[9] Michael Bruce ve Steven Barbone , Batı Felsefesindeki 100 Temel Mesele , (Çev. Mustafa Topal) ,  İletişim Yayınları , s.92

[10] Antony Kenny , Ortaçağ Felsefesi , (Çev. Şeyma Yılmaz) ,  Küre Yayınları , s.103

[11] Leszek Kolakowski ,  Neden Hiçbir Şey Yok Da Bir Şey Var? , (Çev. Suat Kemal Angı) ,

Jaguar Kitap , s.97  

[12] Orhan Hançerlioğlu , Felsefe Ansiklopedisi 4. Cilt , Remzi Kitabevi , s.291

[13] Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü , Paradigma Yayınları , s.206

[14] Michael Bruce ve Steven Barbone , Batı Felsefesindeki 100 Temel Mesele , (Çev. Mustafa Topal) ,  İletişim Yayınları , s.93-94

[15] Enis Doko , Metafiziğin Temelleri , Mona , s.237-238

[16] Michael Bruce ve Steven Barbone , Batı Felsefesindeki 100 Temel Mesele , (Çev. Mustafa

Topal) ,  İletişim Yayınları , s.93

[17] Ben Dupre , 50 Felsefe Fikri , (Çev. Elif Gökteke) , Domingo Yayınları , s.143

[18] Paul Kleinman , Felsefe 101 , (Çev. Şükrü Alpagut) , Say Yayınları , s.94

Kaynakça:

Adrian Bardon , Zaman Felsefesinin Kısa Tarihi , (Çev. Özgür Yalçın) , Türkiye İş Bankası Yayınları , 2018.

Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü , Paradigma Yayınları , 2005.

Ahmet Cevizci, Ortaçağ Felsefesi , Say Yayınları , 2017.

Antony Kenny , Ortaçağ Felsefesi , (Çev. Şeyma Yılmaz) ,  Küre Yayınları , 2017.

Ben Dupre , 50 Felsefe Fikri , (Çev. Elif Gökteke) , Domingo Yayınları , 2014.

Enis Doko , Metafiziğin Temelleri , Mona , 2020.

Leszek Kolakowski ,  Neden Hiçbir Şey Yok Da Bir Şey Var? , (Çev. Suat Kemal Angı) , Jaguar Kitap , 2016.

Michael Bruce ve Steven Barbone , Batı Felsefesindeki 100 Temel Mesele , (Çev. Mustafa Topal) ,  İletişim Yayınları , 2015.

Orhan Hançerlioğlu , Felsefe Ansiklopedisi 4. Cilt , Remzi Kitabevi , 1976.

Paul Copan ve Chad Meister ,  Din Felsefesi , (Çev.Aydın Çavdar) , Ayrıntı Yayınları , 2017.

Paul Kleinman , Felsefe 101 , (Çev. Şükrü Alpagut) , Say Yayınları , 2020.

Recep Alpyağıl , Din Felsefesi I , İz Yayınları,  2014.