Bilmenin Üç Farklı Anlamı – Noah Lemos

Bilmenin Üç Farklı Anlamı – Noah Lemos

Mayıs 31, 2024 0 Yazar: felsefelog

Çevirenin Önsözü
Sayın Noah Lemos’un kaleme aldığı bu yazı, kompleks olmasa bile, daha önce çoğumuzun farkında olmadığı ayrımları gösterdiğinden oldukça ufuk açıcı bir niteliğe sahiptir. Ve bu yazıda onun izah etmiş olduğu “Bilmenin” farklı türlerinin keskin ayrımı, felsefenin amacını idrak etmek için de büyük önem taşımaktadır. Ben de bu çalışmada, elimden geldiğince, yazının büyük değerine uygun bir çeviri sunmaya çalıştım. Unutmadan, kaynakçada belirtilmiş olan kaynağın 2-5 sayfaları bu metnin orijinal karşılığıdır. Faydalı olması dileğiyle.

Bilmenin Üç Farklı Anlamı
Sıradan dilde birisinin, bir şeyi bildiğini söylediğimizde, bilme ile farklı şeyleri kastediyor olabiliriz. “Bilginin” farklı anlamları olduğunu veya bilginin farklı türleri olduğunu söylemek mümkündür. Aralarından en önemli olan üç tanesi, (1) önermesel bilgi, (2) tanışıklık bilgisi ve (3) “nasıl yapılır” bilgisidir. Önermesel bilgi ile başlayalım.

Önermesel bilgi, doğru önermelerin veya gerçeklerin bilgisidir. Aşağıdaki önermesel bilgi örneklerini inceleyelim:

(1) John, Sezar’ın suikaste uğradığını biliyor.
(2) John, gökyüzünün mavi olduğunu biliyor.

Bu örneklerde, bilginin nesnesi, ya da bilinenin ne olduğu, sırasıyla, Sezar suikaste uğramıştır ve gökyüzü mavidir doğru önermeleridir.

Anlamlar ve önermeler arasında ayrım yapmak önemlidir. Paul ve Pierre adında iki insan düşünün. İkisinin de gökyüzü mavidir önermesine inandıklarını varsayalım. Ancak Paul yalnızca İngilizce ve Pierre ise yalnızca Fransızca konuşmaktadır. İnançlarını ifade ederlerken, Paul “The sky is blue”, Pierre ise “Le ciel est bleu” diyecektir. Her ne kadar inançlarını farklı cümleler ile ifade etmiş olsalar da ikisi de aynı önermeye inanmaktadır. Benzer bir deyişle, ikisi de gökyüzünün mavi olduğunu bildiğinden, ikisi de aynı önermeyi bilmektedir.

İnancı, bir özne ile bir önerme arasındaki ilişki olarak düşünebiliriz. Eğer kişinin inandığı önerme doğru ise, o halde kişinin inancı da doğrudur ve eğer kişinin inandığı önerme yanlış ise, o halde kişinin inancı da yanlıştır. Önermesel bilgiyi de bir özne ile bir önerme arasındaki ilişki olarak düşünebiliriz. Daha doğru bir ifadeyle, önermesel bilgi, bir özne ve doğru bir önerme arasındaki ilişkidir.

Bilginin tek türü önermesel bilgi değildir. Örneğin, birinin aşağıdaki iddialarda bulunduğunu varsayın:

(3) John, Birleşik Devletler başkanını biliyor (tanıyor).
(4) John, Pope’u biliyor (tanıyor).

Doğal olarak bu iddiaları, John’un Birleşik Devletler başkanı ve Pope ile tanışık olduğunu kastettiği şeklinde alırız. Doğal olarak (3) ve (4)’deki iddiaları, John’un onlarla tanıştığını kastettiği şeklinde alırız. Eğer (3) ve (4)’dü bu şekilde alırsak, o halde John’a tanışıklık bilgisi atfetmiş oluruz. John’un birine dair tanışıklık bilgisine sahip olduğunu söylemek, onun o kişiyi tanıdığını ya da onunla tanışmış olduğunu söylemektir.

Tanışıklık bilgisini, önermesel bilgiden ayırt etmek gerekir. Şüphesiz ki, kişi, bir başkası hakkında hiç tanışıklık bilgisine sahip olmasa da o kişi hakkında çok fazla sayıda önermesel bilgiye sahip olabilir. Örneğin, başkan hakkında çok fazla sayıda önermesel bilgiye sahip olabilirim. Onun falanca tarihte doğduğunu ve falanca üniversiteye gitmiş olduğunu bilebilirim. Onun hakkında bunlar gibi pek çok benzer doğru önermelere sahip olmam mümkündür. Ancak başkan hakkında çok fazla sayıda önermesel bilgiye sahip olmam, onu tanımadığım ya da onunla tanışmış olmadığımdan ötürü, onun hakkında tanışıklık bilgisine sahip olduğumu göstermez.

Sıradan dilde, “A, B’yi biliyor (tanıyor)” dediğimizde, “bilmeyi” bazen önermesel bilgi ve bazen de tanışıklık bilgisi için kullanıyoruz. Örneğin bir dedektifin sert bir şekilde “Bu katili biliyorum (tanıyorum). Yakın zamanda tekrar saldıracak.” dediğini varsayalım. Dedektifimiz, aslında onunla tanıştığını ya da onunla tanışık olduğunu kastetmek zorunda değildir. O basitçe, katilin yakın zamanda tekrar saldıracak türden olduğunu kastetmiş olabilir. Böylece onun katil hakkında bir tür önermesel bilgiye sahip olduğunu söyleyebiliriz. Benzer şekilde, John’un Sezar hakkındaki engin bilgisinden etkilenip, “John, gerçekten Sezarı biliyor (tanıyor)” diyebilirim. Açık bir şekilde, John’un, Sezar hakkında pek fazla önermesel bilgiye sahip olduğunu kastetmekteyim ancak John’un Sezarla tanışmış olduğunu değil.

Kişi, insanlar yerine şeyler hakkında da tanışıklık bilgisine sahip olabilir. Örneğin birisi, Paris’in ya da mangonun tadının tanışıklık bilgisine sahip olabilir. Eğer kişi Paris’in bu tür bilgisine sahip ise, o halde o kişi orada bulunmuştur ve eğer kişi bir mangonun tadının bu tür bilgisine sahip ise, o halde o kişi mangoyu tatmıştır. Yine bu tür bilgiyi, önermesel bilgiden ayırt etmemiz gerekmektedir. Kişi, Paris hakkında pek çok önermesel bilgiye, bulvarların ne olduğunu, şehrin ne zaman kurulduğunu, şehri temsil eden çeşitli yerlerin nerede olduğu bilgilerine, orada bulunmuş olmayı gerektiren tanışıklık bilgisi olmaksızın, sahip olabilir.

Önermesel bilgiye ve tanışıklık bilgisine ilaveten, “nasıl yapılır” bilgisini inceleyelim. Bazen, “A, X nasıl yapılır biliyor” dediğimizde, A’nın, X’i yapma yeteneğine sahip olduğunu kastederiz. Fakat bir diğer durumda, “A, X nasıl yapılır biliyor” dediğimizde A’nın, X’i yapma yeteneğine sahip olduğunu kastetmeyiz. O halde, “A, B nasıl yapılır biliyor” demenin bir anlamı birinin X’i yapma yeteneğine sahip olduğu iken diğer anlamı bu yeteneğe sahip olmadığı şeklindedir. “Nasıl yapılır bilgisinin” ilk anlamına göre,

(5) John piyano sonatı çalmayı biliyor.

şunu ima eder:

(6) John, piyano sonatı çalma yeteneğine sahiptir.

Ancak yine, X nasıl yapılır bilgisinin bunu kastetmeyen bir diğer anlamı mevcuttur. İkinci anlamı kavramak için John’un notaları iyi okuyabilen yetenekli bir kemancı olduğunu ancak piyano çalamadığını varsayalım. Onun nasıl piyano çalındığı hakkında pek çok bilgisi olduğunu hayal edin. O örneğin, sağ işaret parmağının şu notayı, sağ başparmağın ise bu notayı vs. çalması gerektiğini biliyor olabilir. Gerçekten de John, parçayı kendisi çalamasa da nasıl çalınacağını tam olarak tarif edebilir. Bu durumda, çalma yeteneğine sahip olmamasına rağmen, John’un sonat nasıl çalınır bilgisine sahip olduğunu söyleyebiliriz. “Nasıl yapılır bilgisi” ile bu anlamda, (5)’in, (6)’yı ima etmediğini görürüz. O halde bir şeyin nasıl yapılacağını bilmek, basitçe onun nasıl yapıldığına dair önermesel bilgiye sahip olma meselesidir. Örneğin John, piyano sonatının nasıl çalınacağına dair çok sayıda önermesel bilgiye sahip olan kemancıdır. Ancak bunun bir diğer anlamında, o piyano sonatının nasıl çalınacağını bilmez zira bunun için yeteneği yoktur.

Önceki örnekte de anlaşıldığı üzere, bir şeyi yapma yeteneğine sahip olmadan da o şeyin nasıl yapılacağına dair önermesel bilgiye sahip olunabilir. Tam tersine, bir şeyin nasıl yapılacağı hakkında çok fazla önermesel bilgiye sahip olmadan da o şeyi yapma yeteneğine sahip olunabilir. Bunu anlamak için, yürümek hakkında pek çok önermesel bilgiye sahip olan bir fizyolog hayal edin. O, ağırlığın bir ayaktan ötekine nasıl aktarılması, dizlerin nasıl bükülmesi, ayakların nasıl bükülmesi ve hangi kasların çalışması gerektiğini öğrenmiştir. Uzmanımız yürümek hakkında çok sayıda önermesel bilgiye sahiptir. Ancak şimdi küçük Mary’yi hayal edin. Mary on aylıktır ve yürümeyi henüz yeni öğrenmiştir. O nasıl yürüneceğini bilmektedir, ancak onun uzman tarafından sahip olunan nasıl yürüneceğine dair önermesel bilgilere sahip olmadığını kolaylıkla düşünebiliriz. Mary’nin, eğer gerçekten varsa, nasıl yürüneceğine dair bilgisi çok azdır.

Önermesel bilgiyi, hem tanışıklık bilgisinden hem de bir şeyin nasıl yapılacağı bilgisinden ayırdık. Filozoflar, geleneksel olarak, en çok önermesel bilgi ile ilgilenmişlerdir. Bunun sebeplerinden biri filozofların klasik olarak doğrunun ne olduğuyla ilgilenmeleridir. Onlar doğrunun ne olduğunu bilmek ve kendi iddialarını başkalarınınkilerle beraber, doğruyu öğrenmek için değerlendirmek ve ölçmek isterler. Filozoflar, örneğin, bilgimizin kapsamı hakkında soru sorduklarında, tipik olarak önermesel bilgimizin, bildiğimiz doğruların kapsamına odaklanmışlardır. Bir filozof dış nesnelerin var olduğunu bildiğini söylediğinde ve diğeri bunu reddettiğinde, onlar belirli bir türde önermesel bilginin var olup olmadığına ilişkin uzlaşmazlık içerisindelerdir. Belirli türden doğruların bilinip bilinmediğine dair anlaşmazlığa düşmüşlerdir. Tanışıklık bilgisi ve nasıl yapılır bilgisi bu şekilde “hakikat odaklı” değildir.

Çevirmen: Tuğra KESENCİ

Kaynak: Lemos, N. (2020). An Introduction to the Theory of Knowledge. Cambridge University Press. (Sf. 2-5)