İbn Sina’nın Epistemolojisi – Sajjad H. Rizvi
İbn Sina’nın en etkili ikinci fikri, bilgi teorisidir. İnsan zihni doğuştan boş bir sayfa gibidir, saf bir potansiyeldir ve eğitim yoluyla aktüel hale gelir ve bilmeye başlar. Bilgi, bu dünyadaki nesneler ile ampirik yakınlık yoluyla edinilir ve kişi bundan evrensel kavramları soyutlar. Soyutlama kıyaslı bir akıl yürütme yöntemiyle gerçekleştirilir; gözlemler önermelere yol açar, bunlar da birleştirildiğinde daha soyut kavramlara yol açar. Aklın kendisi, bilgi edinme potansiyeli olan maddi akıldan (el-aklü’l-hayulani), insan aklının mükemmel bilgi kaynağı ile birleştiği durum olan faal akla (el-aklü’l-fail) kadar gelişim düzeylerine sahiptir.
Ancak şu soru ortaya çıkmaktadır: Bir önermenin doğru olup olmadığını nasıl doğrulayabiliriz? Yaşadığımız bir deneyimin gerçek olduğunu nasıl bilebiliriz? Bunu cevaplamak için iki farklı yöntem vardır. İlk olarak, argümanların biçimsel olarak çıkarımına ilişkin standartlar vardır – argüman mantıksal olarak sağlam mı? İkincisi ve en önemlisi, şeylerin tüm mahiyetlerinin ve tüm bilgilerinin içinde bulunduğu aşkın (transcendent) bir akıl vardır. Faal Akıl olarak bilinen bu akıl, birleşim yoluyla insan aklını nurlandırır ve insan aklına eşyanın hakiki bilgisini bahşeder. Bununla birlikte, birleşme anlıktır ve yalnızca yeteri kadar eğitilmiş ve bu suretle aktüel hale gelmiş insan akıllarında gerçekleşir. Ayrıca faal akıl, İbn Sina’nın sezgi teorisi aracılığıyla sağlam çıkarımların değerlendirilmesine de müdahil olur. Kıyaslı bir çıkarım, iki edat öncülünden, aralarındaki bağlantı veya orta terim aracılığıyla bir sonuç çıkarır. Orta terimin ne olduğunu görmek bazen oldukça zordur; bu nedenle çıkarımsal bir problem üzerinde düşünen biri aniden orta terime ulaştığında ve böylece doğru sonucu anladığında, faal akıldan ilham alan sezgi yoluyla ona yardım edilmiştir. Bu teoriye karşı, özellikle de Kopernik sonrası dünyada yaygın olarak reddedilen bir kozmolojiye dayandığı için, sunulabilecek çeşitli itirazlar vardır.
İbn Sinacı epistemolojinin en sorunlu sonuçlarından biri Tanrı’nın bilgisiyle ilgilidir. İlahi olan, saf, basit ve gayri maddidir ve dolayısıyla bilinen tikel şeyle doğrudan epistemik bir ilişkisi olamaz. Böylece İbn Sina, Tanrı’nın bu dünyada olup bitenleri bilmesine rağmen, şeyleri tümel nitelikleri aracılığıyla “tümel bir şekilde” bildiği sonucuna varmıştır. Tanrı yalnızca varlık türlerini bilir, tek tek varlıkları değil. Bunun üzerine Gazali, İbn Sina’nın teorisinin Tanrı’nın tikellere ilişkin bilgisinin sapkın bir inkârı anlamına geldiğini söyleyerek ünlü eleştirisini yöneltmiştir.
Çevirmen: Tuğra KESENCİ
Kaynak: Sajjad H. Rizvi, Avicenna (Ibn Sina), https://iep.utm.edu/avicenna-ibn-sina/#H6 , Erişim Tarihi: 06.06.2024