Felsefi Argümanlar ve İnançlarımıza Etkileri: Neden Aynı Olgulardan Farklı Sonuçlara Ulaşıyoruz? – Kemal Furkan Onat

Felsefi Argümanlar ve İnançlarımıza Etkileri: Neden Aynı Olgulardan Farklı Sonuçlara Ulaşıyoruz? – Kemal Furkan Onat

Kasım 15, 2024 0 Yazar: felsefelog

Evrim ve Akıllı Tasarım

Varsayalım ki elimizde evrimin işleyişi ile ilgili eksiksiz veya tam diyebileceğimiz bir model bulunsun. Bu model, beklendiği gibi, organlardan türlerin oluşumuna kadar her şeyi doğal yollarla açıklıyor olsun. A B’ye sebep oldu B de C’ye sebep oldu ve şu yasaların şu şekilde işlemesi sonucunda şu organ veya tür şu şekillerde oluştu vs. Veya bambaşka doğal şekillerde bize birtakım eksiksiz ve doğal diyebileceğimiz açıklamalar sunsun.

Şimdi varsayalım ki teist de ateist de evrimin bu doğal açıklamaları hakkında görüş birliği içinde olsun. (Aslında böyle olan hatırı sayılır teist ve ateist vardır.) Diğer her şey eşit olduğunda teisti teist, ateisti ateist yapan şey ne olabilir? Burada karşılaştığımız şey aynı olgudan farklı metafizik sonuçlara varılmasıdır. Gözümüzün önünde bir dünya var, nasıl işlediğine dair bilimsel ve doğal açıklamalar sunuluyor, fakat birinin gördüğü hakikatin özünü diğeri göremiyor.

Şimdi burada tespit etmemiz gereken önemli bir şey var: Acaba diğer her şey eşit olduğunda ve aynı zamanda evrim söz konusu olduğunda taraflar sırf evrimden yola çıkarak mı inançlarını benimsiyorlar yoksa inançları üzerinde evrimin bir rolü yok mu? Hatırlamalıyız ki diğer her şey eşit olduğunda ateistin evrimden yola çıkan tasarım karşıtı argümanları natüralizmi gerekçelendirme gayesindeyken aynı şartlarda teistin evrim+Tanrı harmanlı tasarım argümanları teizmi gerekçelendirme gayesindedir. Şimdi şuna bir bakalım: Ateizmde açıklamalar doğal olan ile sınırlıdır. Teizmde ise doğal açıklamalara ilave olarak Tanrısal açıklamalar olmazsa olmazdır. Ateizmde doğal açıklamalar yeterlidir ve evrimin işleyişine dair eksiksiz bir doğal açıklama yeterli bir açıklama olacaktır. Teizmde ise bu açıklama yeterli değildir ve evrimin işleyişine dair eksiksiz doğal süreçlerin akıllı yönlendiricisi olarak Tanrı açıklaması olmazsa olmazdır.

Burada tarafların çok çarpıcı ve derin bir ön kabulü olduğunu düşünüyorum. Teiste göre, var olanların başıboş ve akıllıca yönlendirilmeden oldukları şekilde olabilmesi akıl alır gibi değildir, imkansızdır. Bu sezgiyi hayatımın bir döneminde yaşadığım için çok iyi anlıyorum ve teist cenah için şu sonuca varıyorum: Evrimin işleyişine dair doğal açıklamalar yeterli olmadığı için evrimin yönlendirilmiş olması gerektiğini düşünmüyorsunuz, tam tersine sizde bu sezgi baskın olduğu için evrimin yönlendirilmiş olması gerektiğini düşünüyorsunuz.

Aynı şey ateist için de geçerlidir. Ateiste göre var olanların akıllı bir yönlendiricinin etkisinde olması gerektiği iddiası açık değildir. Böyle bir zorunluluk yoktur. Hume’un bizlere miras bıraktığı etkili düşüncelerinden birine atıf yapabiliriz: Doğal olgular doğal olgulardır, insan yapımı akıllıca aletler insan yapımı akıllıca aletlerdir. İkisi birbirinden farklı şeylerdir. Tabii ki de bir masanın akıllı bir yönlendirici olmadan oluşamayacağını söylerken aynı zamanda doğanın da akıllı bir yönlendiricinin eseri olması gerekmediğini söyleyebiliriz. Nasıl ki elmanın yere düşmesinde zorunlu olarak bir akıllı yönlendirici etkisi görmüyorsak ve doğal süreçler sonucu şöyle böyle oldu, diyebiliyorsak evrenin geri kalanı için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Bu sezgiyi hayatımın bir döneminde çok derin bir şekilde benimsedim ve hissettim. O sebeple ateistin bu sezgisini çok iyi anlıyorum ve ateist cenah için ise şu sonuca varıyorum: Evrimin işleyişine dair doğal açıklamalar yeterli olduğu için evrimin yönlendirilmiş olması gerekmediğini düşünmüyosunuz, tam tersine sizde bu sezgi baskın olduğu için evrimin yönlendirilmiş olması gerekmediğini düşünüyorsunuz.

Şunu ilave etmekte fayda var: Bir inancı benimsemek veya herhangi bir argümandan X değil de Y sonucuna ulaşmak için belli bilişsel ve sezgisel arka plana sahip olmanız gerekiyor. Ateistin akıllı bir tasarımcıya karşıt sezgileri, Onu tasarım argümanını kabul etmekten uzaklaştırır ve teist ile aynı sonuçları göremez hâle gelmesine sebep olur. Aynı şey teist için de geçerlidir. En ufak bir fark olduğunu sanmıyorum. Her yerde her şeyde akıllı bir tasarımcıyı görmeye meyilli bir teist, ateistin tasarım karşıtı evrim argümanlarını tabii ki de göremez ve anlayamaz hâle gelecektir.

Çok basit bir şekilde ifade edecek olursak:

1- A argümanından X sonucuna tutarlı bir şekilde varmak için S sezgisine ihtiyaç vardır.(Ateist sezgiye sahip olan birinin tasarım argümanından Tanrıya ulaşmasının tutarlı olmaması gibi)

2- Bu sebeple S sezgisi X sonucunu öncelemelidir.

3- S sezgisi X sonucunu önceliyorsa, S sezgisine sahip olmanın ve X sonucuna ulaşmanın yeter sebebi A argümanı değildir.

4- Dolayısıyla X sonucuna A argümanı ile değil S sezgisiyle ulaşılmaktadır.

5- X sonucuna(teizm/ateizm doğrudur) S sezgisiyle ulaşılmaktadır ve S sezgisi temeldir.

6- Sonuç olarak A argümanı bize S sezgisini veremez.

Bunu şöyle de anlayabilirsiniz: Akıllı bir tasarıma inanmadan akıllı tasarım argümanını ve ateist evrimin yönlendirilmemiş yorumunu benimsemeden ateist evrimin yönlendirilmemiş yorumunu benimsemek mümkün değildir. Bu sezgiler argümanlar sayesinde ortaya çıkmıyorsa ve argümanları önceliyorsa argümanların inancımızı oluşturmada veya değiştirmede nasıl bir rolü olabilir?

Gerçekten de bu sezgiler çoğu zaman argümanlardan önce gelir. Argümanlara bakış açımızı ve onları anlayışımızı etkiler. Bu farklı sezgilerin ortaya çıkışının sebebinin ne olduğu konusunda bir mülahaza yapacak kadar inancın psikolojisine hakim değilim. Fakat konumuzu ilgilendirdiği ölçüde şu soruyu sorabiliriz: Argümanların sezgilerimizi oluşturduğu veya değiştirdiği durumlar yok mudur? Çünkü eğer böyleyse sorun kalmıyor. Demin Evrimin farklı yorumlarının ikisine de “anlıyorum çünkü bir zamanlar benimsemiştim” demiştin. Eğer argümanlar sezgileri etkilemiyorsa bu nasıl oldu?

Cevap çok basit: Sezgiler argümanlardan önce gelir ve onları anlama biçimimizi etkiler, derken sezgilerin değiştirilemez olduğunu söylemiyorum. En azından benim iç yaşantımda bu değişimin altında duygusal, vicdani ve mutluluk arzusu yatıyor. Büyük ve erişilmesi zor sorulara cevap bulup argümanlarla teist olmadım. Çok basit bir şekilde, o zamanın insanı nasıl sözüne güvendiyse ben de onlar gibi Hz. Muhammed’in sözlerine güvendim ve iman ettim. Burada aklı tamamen devre dışı bırakmak zorunda değiliz. Sosyal ilişkilerdeki güven tesisini oluşturan adımlarda ne varsa o adımları çıktım ve öyle inandım. Bana öyle geliyor, deme hakkımı kullandım.

Sonuç olarak arka plan inançlarımızın veya sezgilerimizin değişmesinde argümanların değil duygusal, toplumsal ve vicdani faktörlerin önemli etkileri olduğunu düşünüyorum.

Benim durumum bu ve çoğu kişide de bunu gözlemledim. Çoğu kişide veya ciddi filozoflarda daha başka neleri gözlemlediğim hakkında şimdi bir liste yapacağım ve göreceğiz ki gerçekten de argümanla değil “bana öyle geliyor”cu sezgisel altyapılarla inanıyoruz.

Hassas Ayar

Varsayalım ki ateist de teist de evrenimizin olduğu haliyle olmasının olasılığı hakkında fikir birliği içinde olsun. Buna göre evrenimizin olduğu haliyle olmasının olasılığı 10-n olsun. Teiste göre akıllı bir tercih edici olmaksızın bu olasılığın gerçekleşmesi mümkün değildir. Ateiste göreyse bu sorunun çözümü çoklu evrenler olabilir ve söz konusu olasılığın gerçekleşmesi için akıllı bir tercih ediciye ihtiyaç yoktur.

Şimdi şunu bir düşünelim: 10-n olasılığına bilimsel bilgiyle ulaştık. Fakat taraflar yine aynı olgulardan farklı sonuçlara ulaştı. Ve ulaştıkları sonuçlar yine bilimsel değil metafizik iddiaları kapsıyor. Tarafların farklı sonuçlara ulaşmasının sebebi nedir?

Evrim ve Akıllı Tasarım başlığında bunun sebebini uzunca yazmış bulunuyorum ve burada tekrara düşmek istemiyorum. Aynı cevaplar buraya da verilebilir. Taraflar kendilerine “öyle görünüyor olduğu için” şu anki inançlarını benimsiyorlar.

Kozmolojik Argüman

Varsayalım ki teist ve ateist, evrenin var olmaya başladığı ve var olmaya başlayan her şeyin bir sebebi olması gerektiği konusunda fikir birliği içinde olsun. Aynı Hassas Ayar konusunda olduğu gibi bu bilgiye bilimsel yöntemlerle ulaştığımızı varsayalım.

Tarafların farklı sonuçlara ulaşmasının sebebi nedir? Yine aynı cevapları buraya da verebiliriz. Aynı olgulardan farklı sonuçlara ulaştık çünkü her birimizin olguları yorumlamadan evvel zihninde bulunan sezgileri ve temel inançları farklı.

Kötülük Problemi

Varsayalım ki teist ve ateist dünyada kötü gibi görünen veya gereksiz gibi görünen acıların var olduğu konusunda fikir birliği içinde olsun. Teist, bu tablodaki acıların bize gereksizmiş gibi görünüyor olsa da aslında hakikatinde öyle olmadığını ve Tanrı’nın bu acılara izin vermesinin ardında iyi nedenlerin olduğunu söyleyebilir. Ateist ise gereksiz gibi görünen acıların hakikatinde de gereksiz olduğunu ve dolayısıyla bu acıların iyi bir nedene hizmet etmediğini söyleyecektir.

Yine aynı olgulardan farklı sonuçlara ulaştık. Teiste göre Tanrı vardır ve acılar gereksiz değildir ve ateiste göre ise Tanrı yoktur ve acılar gereksizdir. Ateist, acıların gereksiz olduğu sonucuna acıların varlığından değil Tanrı’nın olmadığı arka plan inancından ulaştı. Aynı şekilde teist de acıların gereksiz olmadığı sonucuna, var olan acıların özelliğinden değil, Tanrı’nın var olduğu  arka plan inancından ulaştı. Sonuç yine değişmedi ve sezgilerimiz veya arka plan inançlarımız olguları yorumlama sürecinde farklı sonuçlara sebebiyet verdi.

Ölümden Sonra Yaşam Arzusu

Varsayalım ki teist de ateist de ölümden sonra yaşam arzusunun doğamızda bulunduğu konusunda fikir birliği içinde olsun. Teiste göre bu arzuyu bize Tanrı vermiştir çünkü ölümden sonra yaşama arzu ile dine inanç arasında sıkı bir bağlantı vardır. Ateiste göreyse insan bir kere var olduktan sonra yok olup gitmeyi zaten arzu etmez, bundan daha beklenir bir şey olamaz. Ölümden sonra yaşam inancı da bu aciz doğanın ürettiği bir hikayeden ibarettir.

Burada yine tıpa tıp aynı olgudan farklı sonuçlara ulaşıldı ve tarafların inançlarının sebepleri ölüme olan arzumuzdan yola çıkan teistik veya ateistik bir argüman değil.

Dinler ve Toplum Düzeni

Varsayalım ki teist ve ateist, dinin toplumları düzene soktuğu konusunda fikir birliği içinde olsun. Teiste göre dinin amaçlarından biri zaten toplumları düzene sokmaktır ve Tanrı en az bir din göndermiştir. Ateiste göreyse din; düzensiz ve zıvanadan çıkmış toplumu düzene sokmak için uydurulmuştur.

Burada yine tıpa tıp aynı olgudan farklı sonuçlara ulaşıldı ve bunun sebebi olguların oldukları şekilde olması değil, olguları yorumlama şeklimiz ve yorumlamadan evvel zihnimizde bulunan arka plan varsayımlarımızdır.

Sonuç Yerine

Bu örnekleri din felsefesinin hemen hemen her konusunda görmek mümkün gibi görünüyor. O sebeple örnekleri daha fazla çoğaltmanın gereksiz olduğunu düşünüyorum.

Eğer durum böyle değilse aynı olgulardan farklı sonuçların çıkmasının mantıklı bir izahını yapmak nasıl mümkün olabilir, bilmiyorum.


Yazar: Kemal Furkan Onat