Zaman Kavramı Hakkında Notlar – Murtaza Küçük

Zaman Kavramı Hakkında Notlar – Murtaza Küçük

Aralık 1, 2024 0 Yazar: felsefelog

Giriş

Duyum ve düşüncenin nesneleri üzerinden fark edilen değişmezlik, aynılık, devinim gibi kavramlar; metafiziğin en erken uğraşlarından olmuştur. Duyulurlar ve düşünülürlerin mekanını kavranabilir kılıp tasvir etmek için de kullanılan bu kavramlar, “psyhke” ve onun melekelerini de niteliyor. Örneğin muhayyile melekesinin(o anda var olmayan bir durumu, nesneyi varmış gibi tecrübe ettiren yeti) düşünsel olarak bir kalıcılığa yani zamana tabi olmama anlamında bir yönünün olduğu kabul edilir. Duyumlananların ise düşünülürlerin aksine bir uzay-zaman örgüsüne bağlı olduğu yada dynamislerinin*(var olma biçimlerinin toplamı) [1] olduğu düşünülmektedir. Yapısal açıdan ciddi farklılıklara sahip bu iki yapı hem içeriksel olarak hem de oluşa ve bozuluşa tabi olup olmama açısından çok sarih bir zıtlık içerirler. Farklı vechelerden düşünülen değişim olgusu düşünsel paradokslardan düşünülürlerin zamansızlığına kadar tartışma konusu olmuştur.

Antik Yunan’dan beri güncelliğini hiç kaybetmeyen uzay-zaman-değişim tartışmaları “nesnelerin, karşıtların birliğinden oluşması” [2] yargısı veya buna karşıt “karşıtlar bir ve aynı anda nesnede var ise değişim olmaz” [3] tartışmaları ile başlayıp uzay-zaman entegrasyonunun tecrübe edende ortaya çıkan a-priori bir suret olduğu fikrine kadar zaman-hareket-kuvvet-değişim gibi kavramlar derinlik kazanmış, metafizik ve fizik tartışmalarının temel odaklarından olmuştur.

Yazının temel konusu olan zaman ve uzay mevzusu hakkında yukarıda bir giriş ve önem oluşturmaya çalıştım. Buna rağmen durumun ciddiyetini uzay zamanın ve bunların cihetlerinin; tecrübe edilirleri, metafiziksel sistemi oluşturmada başlıca unsurları, sağ duyuyu hatta ve hatta bilfiil fiziksel evren algımızı dolayısıyla matematiğe ve matematiksel nesnelere olan bakışımızı, özgür irade ve eylemlerimizin sorumluluğuna(determinizm-indeterminizm) kadar varan meseleleri biçimlendirecek kadar kuvvetli bir yönünün olduğunu hatırlatmak istedim.

Yukarıdaki meseleler oldukça fazla çoğaltılabilir, biz ise zaman ve uzay hakkında felsefecilerin nasıl bir tecrübesi olduğunu ve uzay-zaman kuramlarının temel savlarını inceleyeceğiz. Ancak bunu yaparken direkt McTaggart geleneğine yöneleceğiz, Prensentism, Eternalism ve Growing Block Universe gibi önemli ve takipçileri olan iddiaların ayrı ve detaylı bir çalışmayı hak ettiğini düşündüğüm için değinmeyeceğim. Ek olarak sonuç kısmında zaman kavramının fizikselliğine yönelik modern bir sav olan Assembly Theory’e değinerek bitireceğiz.[9]

  Ampirik tecrübelerimiz ve a priorik bilgilerimiz -var olduğunu kabul edelim- bir anlığına var olmasaydı herhangi bir mekanı nasıl tecrübe ederdik veya edebilir miydik, bir süre düşününce duyum ve a priorik verilerin olmadığı sadece duyu organlarımızdan veri girişinin olduğunu ve bunları da tevfik edemediğimizi düşündüğümüzde bu pek olası gelmiyor. Sezmesi oldukça güç olan bu düşünce deneyi zaman-varlık ve kavramların ilişkisinde önemli bir yer tutuyor gibi görünüyor. Aristoteles’ten modern düşünürlere kadar bu meseleyi takip ettiğimizde “çokluk” kavramının önemli bir yer tuttuğunu görüyoruz. Düşünürler, çokluğu bir biçimde zamanın anları ve akışı olarak fark edip yukarıdaki düşünce deneyi bağlamında tecrübenin ortaya çıkışı için bir kilit taşı olarak görmüşlerdir. Her türlü kavrama faaliyetinin zamanın çokluk kavramı ile ilişkisinde ortaya çıktığı düşünülmüştür.

  Değişimin en temel anlamda, içsel(insani kuvvetler diyebiliriz) veya dışsal olması fark etmeksizin bir “dynamis” aracılığıyla var olduğunu aksi takdirde hareketle(“kinesis”) birlikte “dynamis”’in bilgisinin konumlandırılamayacağını Platon, diyaloglarında göstermiştir. Her türlü hareket biçimini çeşitli yollarla ve paradokslarla çelişkiye düşüren Parmenides’e karşı “dynamis”i nasıl bilgi olarak düşünmemiz gerektiğini dolayısıyla “hen”den hareketle her türlü hareketin reddedilemeyeğini diyaloglarında tasvir etmektedir. Platon’da zamanın ayrıca ve oldukça detaylı incelenmesi gerektiğini peşinen belirtmeliyim. Zamanı “Bir başlangıcı ve sonu olmayan şeyin aritmos aracılığıyla devinen eikonu” olduğu ifadelerinin detaylıca incelenmediği gözükmektedir. Her ne kadar Platon bağlamında zaman kavramını detaylıca inceleyemesek de yukarıdaki düşünce deneyi üzerinden Platon’un neler göstereceğini kestirebiliriz. Platon’a göre asıl a priorik veriler aynılık ve başkalıktır ve bunu da toposu psyhke olan dyanoyatik bir faaliyet olarak gösteriyor. “megiste gene” olarak isimlendirdiği eide’nin içinde aynılık(“identiy”) ve başkalık(“heteron”) kavramlarının bulunması da bu tespiti doğruluyor gözükmektedir. Yani bu düşünce deneyi içinde çokluk ve zamanın olduğunu fark etmemiz tek başına bir anlam ifade etmiyor, Platon açısından doğal olarak nesneleri ve durumları aynılık-başkalık ilişkisinde anlamlandırabildiğimizi fark ediyoruz yani aynılık başkalık kavramı var olmadan tek başına çokluk bize düşünce deneyindeki duyumlananları açmıyor.[4]

  Düşünürlerin zaman üzerinde mesai harcadığını biliyor olsak da ilgilenilen konuların ağırlığı açısından Henri Bergson’un “Hiçbir soru filozoflar tarafından “zaman sorusu” kadar ihmal edilmemiştir ama şu işe bakın ki hepsi onun önemli olduğu konusunda hemfikirdir.” [5]  sözü bir miktar doğru gözükmektedir. Dolayısıyla antik Yunan’dan modern döneme bir sıçrama yaparak zaman kuramlarının analitik yaklaşımlarına göz atacağız. Şüphe yok ki McTaggart’ın 1908 yılında yayınlanan “Unreality of Time” makalesi zaman felsefesi hakkında yapılan çalışmaların odağında yer almıştır. Metafizik alanında zamanın konumlandırılması ile alakalı çalışmaların içinde McTaggart’ın bu yazısı; zamanın kipselliği(geçmiş, şimdi, gelecek) ve ardışıklığı(önce-sonra) veya zamanın tecrübi yönü ile nesnel yönünün değerlendirmesi açısından önem kazanmıştır.

  McTaggart makalesine zamanın sağduyu ile ilişkisine değinerek ve birtakım[Kant, Spinoza, Hegel, Schopenhauer]  filozoflar tarafından gerçek dışı görüldüğünü ancak kendisinin zamanı gerçek dışı görmesinin emsali olmayan bir fikri olduğunu belirterek başlıyor. Sonrasında iki olayın öncelik ve sonralık kavrayışının kipsel kavrayıştan daha nesnel ve özsel olmadığını aksine kipsel kavrayışın zamanı anlamada çok daha temel bir yönü olduğunu iddia ediyor. [6] 

  Uzak geçmişten yakın geçmişe, yakın geçmişten şimdiye ve şimdiden yakın geleceğe, yakın gelecekten uzak geleceğe giden zaman konumu serilerine “A serisi” isimlendirmesi yapıyor. Önceden sonraya doğru giden konum serilerine ise “B serisi” isimlendirmesini yapıyor. McTaggart zamanın bu iki durum haricinde gözlemleyemediğimizi düşünmektedir. Bunun üzerinden makalenin ilerleyen kısımlarında hem A serisini B serisine karşı savunacak hem de B serisini A serisine karşı savunarak tanımsal çelişkiler ve problemler içermesinden dolayı zamanın gerçek dışı olduğunu iddia edecek bir strateji güdecektir. Tam olarak da böyle yapıp yazıya B serisi üzerinden üç olay belirleyip bu seri özelinde bir olayın başka bir olaya dönüşemeyeceğini ve statikliğini vurgulayacaktır. Olayın nümerik olarak da farklılık arz etmeyeceğini bir olayın B serisinde belirli bir kendi yeri olacağını ve orada durgun bir konum ifade edeceğini söylemektedir. Bundan hareketle bir ezelilik içeren, var olmaya başlamayan ve yok olmayan bir zaman serisi gözlemektedir.

  Sözkonusu olayların öncelik-sonralık ilişkisi içinde bir problem yaratmayan ve statik değil değişimi barındıran, bir olayı yine aynı olay olarak anlaşılmasına onay veren özelliklerin A serisinde barındığını iddia edecektir. Bunu basitçe 4 yaşımızdaki kendimiz ile şuanki halimiz arasındaki ilişkinin soyutlanmış şekli itibariyle düşünebiliriz. Buna ayrıca McTaggart’ın kendi örneğini verebiliriz:

“Kraliçe Anne’nin ölümünü ele alalım ve bu olayın karakteristiklerinde nasıl bir değişim olabileceğini düşünelim. Bu olayın bir ölüm olduğu, Anne Stuart’ın ölümü olduğu, birtakım sebepleri olduğu, birtakım etkileri olduğu gibi çoğaltılabilecek türden karakteristikler hiçbir zaman değişmez. Bir şeyler var olmadan bile söz konusu olay bir İngiliz Kraliçesinin ölümüydü. Zamanın son anında da -eğer zamanın bir son anı var ise- bu olay halen bir İngiliz Kraliçesinin ölümü olacaktır. Söz konusu olay bir tanesi hariç her açıdan eşit ölçüde değişimden mahrumdur; ama bir tane açıdan değişim içerir. Gelecekteki bir olay olarak başlamıştır. Her geçen anla birlikte daha yakın gelecekte bir olay olmuştur. En sonunda şuan olmuştur; sonra geçmiş olmuş ve her an da biraz daha uzak geçmişte olsa dahi hep öyle kalacaktır.”

Örnekten de anlaşılabileceği üzere McTaggart, A serisinin zamanın varlığı lehine yaptığı savunmalarda kipli zamanın, öncelik-sonralık ilişkisine göre daha anlamlı olduğunu göstermektedir. Değişimin açıklanması konusunda A serisinin elemine edilmesi için getirilen itirazlara cevap vermektedir. İlk itirazı var olmayan durumlar için düşünülen zaman serileri hakkındadır. Bu itiraza Don Kişot üzerinden örnek veren McTaggart, Kişot’un maceralarının herhangi bir zaman serisine yerleştirilemeyeceğini çünkü var olmayan zamanda da olmadığını iddia edecektir.

İkinci itiraz ise uzam içerisinde birbirinden bağımsız farklı zaman serilerinin olabileceği dolayısıyla her serinin kendi içinde anlamlı olduğu iddiasıdır. Bu duruma karşı McTaggart, şimdiki zamanların asıl bir şimdiki zaman olmayacağını, evrenin sadece belirli bölümünde şimdiki zamanın olabileceğini ayrıca bu zaman serilerine inanmak için elimizde bir kanıt olmadığını da belirtmiştir.

McTaggart, “Bir şey zamanın içindeyse A serisinin de içindedir; zaman varsa A serisinde de vardır.” önermeleri ile A serisinin zamanın varlığı konusunda asli bir yönü olduğunu belirtip eleştirilere cevap verdikten sonra A serisine eleştirilerine başlayıp dolayısıyla da zamanın gerçek dışılığının gösteriminde bulunacaktır. McTaggart ile alakalı şunu da belirtmek gerekiyor ki ona göre bir şey var ise gerçektir ve zamanın gerçek olabilmesinin tek yolu var olabilmesidir. Onun bu metafiziksel anlayışı A serisini reddetmesinde önemli bir rol oynayacaktır.

  A serisinin eleştirilerine geçmiş-şimdi-gelecek kavramlarının ilişkisel veya niteliksel olarak çelişkili olduğunu söyleyerek başlıyor. Bu niteliksellik ve ilişkiselliğin geçmiş-gelecek kavramlarının var olmaması böylece şimdiki zamanın da bir çelişki içermesi ve hepsinin tek bir ontolojik zeminden gerçeklik alması A serisinin McTaggart tarafından gerçeklik iddiasını kaybetmesi ile sonuçlanıyor. Şuandan önceki anlar(şimdide var olmayan) yok ise gerçek değildir, gelecekte olacak olanlar da olmadığına göre gerçek değildir dolayısıyla var da değildirler. Bir dinamizm içeren A serisinin bu durumu şimdiki zamanı da doğal bir çelişkiye sokmaktadır.

Sonuç

  Antik Yunan’dan beri tartışılagelen değişim-hareket-zaman tartışmalarını kavramlar ve düşünce deneyleri üzerinden giden paradokslar ve reddetmeler izlemiş. Modern dönemde zaman, kıta filozofları üzerinden içsel zaman, bir takım varoluş biçimleri üzerinden özne odaklı bir tecrübe ile anlamaya çalışılmıştır.

İngiliz düşünür McTaggart’ın 1908 yılında yayınladığı “Unreality of Time” ile zamana atfetiğimiz önemli yargılar analitik olarak kavramlaştırılmış ve bunlar üzerinden bir tartışma gerçekleştirilmiştir.

A serisini dolayısıyla B serisini de reddeden McTaggart, makaleyi ilerleyen zamanlarda tartışmaya bırakılan C serisi ile sonlandırıyor. Kendisinden sonra zamanın gerçek dışı olmasından çok zaman hakkında hangi serinin daha iyi bir temsil olduğu düşünürler ve fizikçiler arasında tartışılagelmiştir. Bu sayede büyük bir zaman felsefesi literatürü oluşmuş bu serilerin zaman ile alakalı fiziksel teorilerin uyumu incelenmiştir. Hem A serisi hem de B serisi içinde farklı yaklaşımlar oluşmuş serinin özellikleri hakkında düşünce deneyleri, argümanlar ve yeni sorunlar oluşturulmuştur.

Son olarak Assembly Theory hakkında şunları belirtmek isterim:

  Kuantum teorisi ve Termodinamik yasaları doğadaki temel kuvvetleri, etkileşimleri açıklamaya ve bir sisteme indirgemeye çalışan bilimlerdir. Buradaki “temel” vurgusu hayati önemdedir çünkü temel kavramlar kendisi haricinde başka tanımlarla açıklanamayan öz kavramlardır. Bundan hareketle komleks sistemler(ısı transferi sistemlerinin çoğu) için Termodinamik yasalarında, geleneksel bakışın da nispeten hakim olduğu zamanın bir backdrop veya illüzyon olmaktan öte durumları açıklayan bir özellik olduğu ortaya çıkıyor.[7][8] Kuantum mekaniğindeki güncel çalışmalar ise moleküler skaladaki bağ dayanıklığı gibi kavramları detaylıca açıklayabilse de DNA, RNA ve proteinler gibi karmaşık bileşenlerin varlığını açıklayamıyor. Termodinamikteki ve Kuantum Mekanik modeldeki bu tarz sorunlar zamanın neliği hakkında Assembly Theory adlı bir düşüncenin oluşmasına neden oldu. Bu teori, yaşamsal moleküllerin kombinatoriği için ne kadar ‘memory’ olması gerekliliğini belirler. Yaşamsal faaliyetleri oluşturan kompleks moleküllerin minimum memory ile özelliklerinin oluşması zaman ile ölçülerek zamanı, evrim yoluyla ortaya çıkabilecek moleküllerin bir özelliğine atayarak seçilim için bir ölçüm yapar.

Bu yeni bakış açısı başlangıcına hayatın kimyasal değişimlerle nasıl ortaya çıkmış olabileceğini düşünerek başlar. Daha sonra da moleküllerin kombinatorik uzayı ile ilgilenen bu dal hakkında detaylı bir okuma yapılmasını da tavsiye ederim.[9] 


Yazar: Murtaza Küçük


Dipnotlar

[1] Platon ve Aristoteles’teki ‘dynamis’ kavramlarını birbirinin yerine kullanmıyorum.

[2] Herakleitos, Fragmanlar, (Çev. C. Cengiz Çevik), İş Bankası Yayınları, 2020.

[3] Aristoteles-Metafizik-1005b-20

[4] Fredrick Copleston, “Platon”, İdea Yayınları, 2023.

[5] Henri Bergson Önsöz/Süre ve Eş zamanlılık,

[6] McTaggart, J.E (1908), “Zamanın Gerçek Dışılığı”. Trc. Erdoğan Zeynep Hayal, 2023

[7] Van Fraassen, Bas C. 1985. “An Introduction to the Philosophy of Time and Space”, Columbia University Press.

[8] Sklar, Lawrence. 1977. Space and Spacetime. Berkeley. University of California Press.

[9] Time is an object, Sara Walker, 16.08.2023, aeon Essays


Kaynakça

McTaggart, J.E (1908), “Zamanın Gerçek Dışılığı”. Trc. Erdoğan Zeynep Hayal, 2023

St. Augustine. (2006). Confessions. Trans. Gary Wills. London: Penguin Group.

McTaggart, J.E (1908), “The Unreality of Time”.

McTaggart, J.E. (1908). “The Unreality of Time.” Mind 17(68).

Craig, W.L, Time and Eternity, Wheaton Illinois, Crosway Books, 2001

Bradley Dowden , Time , https://iep.utm.edu/time/ , Erişim Tarihi: 01.12.2024

Adolf Grunbaum, Modern Science and Zeno’s Paradoxes Connecticut/1967

Edward Feser, Gödel and the unreality of time, https://edwardfeser.blogspot.com/2018/05/godel-and-unreality-of-time.html , Erişim Tarihi: 01.12.2024

Van Fraassen, Bas C. 1985. “An Introduction to the Philosophy of Time and Space”, Columbia University Press.

Time is an object, Sara Walker, 16.08.2023, aeon Essays

Sklar, Lawrence. 1977. Space and Spacetime. Berkeley. University of California Press.

Savitt, Steven. 2006. Presentism and Eternalism in Perspective. In D. Dieks The Ontology of      Spacetime